Saf (2019) – Ali Vatansever
Yeni dönem Türk Sinema’sının çıkış yapan son isimlerinden olan Ali Vatansever’in Alın Yazısı (2012) filminden sonraki ilk uzun metrajı olan Saf, yeni Türkiye’nin panaromasının içinde büyüyen ve evrilen karakterlerin etrafında ilerliyor. Fikirtepe’deki kentsel dönüşümün göbeğinde geçen film, gayrimenkulun yok ederek ilerlediği organik mahalle çerçevesi içinde komün ve birey olmak arasındaki çizgide sorgulamalarda bulunurken, insan olmaklığa ve onun çevresiyle olan ilişkisinde aldığı konumun kaderlerimizin asıl belirleyeni olduğuna atıf yapıyor. Filmin sloganında da altı çizildiği gibi, ‘değişen şehir değil, biziz’. Bu noktada Saf, adının çok anlamlılığınından da faydalanarak saf olmanın ne anlama geldiğini de tartışmaya açıyor, ve anlamları arasındaki geçişkenlikleri de iyice bulanıklaştırıyor. Masum olarak saf, aptal olarak saf ve taraf tutan saf birbirine içkin olarak ilerlerken, bize “Peki biz nasıl ‘safız’?” diye sordurtuyor. Saf, sosyo-politik gerçekliği arka planına aldığı, ancak özneleri kahramanlaştırdığı ikiliğiyle salt bir belgeleyicilikten ötesine, kimliğimize ve dönüşümümüze dair dürüst yaklaşımıyla Türk Sinema’sında yeni bir perspektif açıyor.
Peterloo (2019) – Mike Leigh
Artık efsaneleşmiş bir statüye sahip duayen yönetmen Mike Leigh’in son filmi Peterloo; Ken Loach’ın I, Daniel Blake’ine (2016) benzer bir motivasyonla, yönetmenin siyasi mücadele görüşüne bir saygı duruşu niteliğinde çekilmiş, fanatik bir başkaldırı ilanı adeta. Kariyerinde daha çok İngiliz işçi sınıfı dramalarını, onların gölgelenmiş dünyalarını ve kahramanlarını bazen trajikomik, bazen doğrudan dramatik olarak kuran Leigh, Mr. Turner’dan (2014) başlayarak belki de kariyerinin son filmlerinde dönem filmeri çekmeye yönelmiş görünürken, filmlerinin ajitasyondan uzak duygusal vuruculuğunu kaybetmiş gözüküyor. Waterloo savaşını takip eden ekonomik darboğazın İngiliz halkı üzerindeki etkilerini ve insanların Birleşik Krallık’ın adaletsiz kanunlarına karşı kolektif mücadele arayışlarını merkezine alan yapım, tarihsel bir kesitin belgeleyiciğini yapmaya çalışırken yönetmenle özdeş dramalarından uzağa savruluyor ve salt bir dökümantasyondan fazlasını vaat edemediği, kendini tekrar eden ve bir süre sonra içeriğinin çarpıcılığını kaybettiği bir haber bültenine dönüşüyor. Böyle bir gerçeklik iddiasının yanında yaratılmaya çalışılan ve Leigh’in siyasi taraflılığına bulanmış olan dramalar da yönetmenle özdeş yaratıcı trajediyi mumla aratıyor ve Peterloo filmini amaçsız, yöntemsiz ve hedefsiz bir yapım olarak havada bırakıyor.
Kardeşler (2019) – Ömür Atay
Daha çok Türk Tv dizileri Ruhsar (1997-2001), Bir İstanbul Masalı (2003-2005), Kapalıçarşı (2009) ve Anlat İstanbul (2005) filmine çektiği ‘Kırmızı Başlıklı Kız’ bölümüyle tanınan Ömür Atay’ın ilk uzun metraj filmi olan Kardeşler; yeni dönem Türk Sinema’sında sosyo-politik gerçekliği arka planına taşırken, bireylerin psiko-sosyal evrimlerini ön plana alan Abluka (2015), Sarmaşık (2015), Saf (2019) gibi yapımların arasına katlmayı başarıyor. Anadolu’nun ücra bir sınırında geçen Kardeşler, kutsallaştırılan namus tabusunun etrafında ilerlerken, bir namus cinayeti klişesinden uzakta bir yerde konumlanıyor. Bir çocuğu kahraman olarak deney masasına yatıran yapım, bu toprakların bir çocuğu nasıl oluyor da bir ‘çocuktan’ bir ‘katile’ dönüştürebildiğini inceliyor, ve karanlıklarda kalan çocuk mahkumların hayatlarının dününe, bugününe ve yarınına ışık tutuyor. Yaşadığımız toplumun marjinlerine itilen çocuk katilleri gazeteci edasıyla gün yüzüne çıkaran Atay, filmini bir haber bülteninin monotonluğuna teslim etmiyor. Aksine, karakterlerinin namus tabusu etrafında nasıl dönüştüklerini, büyüdüklerini ve nasıl travmalar geliştirdiklerini birey endeksli inceleyen yönetmen, hem yaşadığımız yere hem de dönüştüğümüz kişilere dair sorgulamalar yapmaya çağırıyor.