Büyük beklentilerle izleme kararı aldığımız Ümit Ünal’ın yeni filmi Sofra Sırları‘nı 24. Uluslararası Adana Film Festivali‘nde izleme imkanı buluyoruz ve film beklentilerimizin çoğunluğunu karşılamasıyla bizleri şaşırtmıyor, ancak hiçbir ödül alamadığını görmek oldukça şaşırtıyor. Değerlendirme yapılırken çoğu zaman yönetmenin diğer filmleriyle karşılaştırıldığına tanık oluyoruz; ama filmin kendisiyle ilgili çok az eleştiri yapıldığını görüyoruz.
Neslihan (Demek Evgar) tam anlamıyla ruhu köreltilmiş bir ev hanımıdır. Filmde Neslihan’ın zihninde yarattığı farklı kişiliğinden olanları dinliyor, ama umutsuz bir ev hanımı olan Neslihan’ın gözünden gerçekleri görüyoruz. Diğer bir deyişle olaylara hem Neslihan’ın gözleriyle hem de Neslihan’a dışarıdan bir gözle bakıyoruz. İki gerçeklik tamamen birbirinden farklı oluyor dolayısıyla. Eşi Ethem (Fatih Al) ile olan korkunç seviyelerdeki duygusuz ilişkisini hayal dünyasında muhteşem yansıtırken bizzat kendi çevremizdeki kadınları düşünüyor ve acı gerçeklere ulaşıyoruz. Duyguları o kadar körelmiş durumda ki kocasının aldatması bile Neslihan’ı sinirlendiremiyor. Zaten hayatıyla ilgili hiçbir beklentisi ve hayali olmayan bir kadın, neden rahatını bozup buna sinirlensin ki? Yepyeni bir yaşamın bile Neslihan’ı heyecanlandırmaması iyice sinirlerimizi bozmaktan geri kalmıyor.
İnanılmaz bir ataerkillik eleştirisi getiren filmde erkeğin kendini her şeyi yapmada haklı görmesi genel olarak bir nedene bağlanıyor. İlk olarak monotonlaşan hayat şartları ve kadının kendine güvensizliğine bağlı olarak erkeğin kendine fazla güvenmesini ele alabiliriz. Düşünme işini tamamen kocasına bırakan ve itaatten başka hiçbir şey yapmayan kadının bu hali, ilk başta kocasının işine gelse de zamanla olayların değişmesi kaçınılmazdır. Düşünme ve karar verme yetisini kaybedip her şeye olur veren kadının, kocasının gözüne zamanla bir robot olarak görünmesi de büyük bir gerçek. Şu çağda robotların bile yapay zekası varken insanların düşünme yetisini kaybetmesi ayrı bir tartışma sebebi. Yani aslında film, ataerkilliği kadının kendisine bağlıyor denilebilir. Kendini bastırdıktan sonra kendini bastırdığını unutan kadının büyük zihinsel ve davranışsal patlaması esas konumuz oluyor.
Sofra Sırları’nın bir ev hanımının hikayesini anlatma tarzındaki farklılık gerçek hayatta pek olmayan ama olması aslında pek muhtemel bir duruma dayanıyor. Neslihan bir seri katile dönüşüyor. Hayır, o kadar basit değil olay. Neslihan önce kendi hayatının, sonra bizzat kendisinin onu hapsettiği ev hanımlığı maharetlerini bir silaha çeviriyor. Tüm gün yemek yapan bir kadından kim şüphelenir ki? O, yalnızca en iyi bildiği şeyi en mantıklı şekilde kullanıyor. Yemek yapmak Neslihan için hayatının tek dayanak noktası; o zaman yemeklerini neden onun istediği şeyler için kullanmasın ki? Bugüne kadar onu bastıran ve bastırmaya devam etmeye çalışan herkese karşı siper alıyor Neslihan. Kendisi hariç. Her şeye rağmen Neslihan kendi kendini hapsettiği hayatın içinden kendini kurtaramıyor, kurtulmasını kolaylıkla sağlayacak her şeye sahip olmasına rağmen kurtulmak ister gibi de görünmüyor. Belki farkında değil, belki de farkında ama halinden memnun… O kadar sevgiye muhtaç ki, ona azıcık ilgi gösteren birine bile hemen bağlanıveriyor. Aslında onunki birine bağlanmak değil, sevginin kendisine bağlanmak. Neslihan bu sırada içindeki kini keşfetmeyi sürdürüyor. Çünkü hayat ona diyor ki, “Hiçbir şey yapmamaya devam ettiğin sürece elinde var olan tek yaşamın artık var olmayacak”. Böyle bir durumda Neslihan’ın büyük bir umutla hayallerini gerçekleştirmesini ve yeni bir sayfa açmasını bekleyebilirdik. Ama hayır, o öyle yapmıyor. Umut yerine kin vardır içinde ve var olan tek duygusunu somutlaştırması gereklidir. Onu düşüncesizlikle ve zeki olmamakla suçlayan herkese inat zekasını kinine yoğunlaştırıp herkesi kandırır.
Sofra Sırları, çoğu kadının hayalini kurduğu şeyleri gerçeğe çeviriyor. Bunun yanlış olduğu bilinmediğinden değil, en derin arzuları yansıtmasından dolayı hayali kuruluyor. Tüm bunlara ek olarak Demet Evgar’ın adeta su gibi akıp giden oyunculuğu ve senaryonun bir çeşit absürt mizah usulüyle yazılmasıyla birlikte Sofra Sırları‘nın hem kahkaha attırıp hem de üzmesi filme olan hayranlığımızı artırıyor. Göze batan tek kusur, yan oyuncuların yapmacık olması. Ama Demet Evgar’ın yanında az da olsa görebildiğimiz Fatih Al ve Alican Yücesoy’un diğer oyuncuların eksiklerini görmemizi engellemesi sorunların üzerini örtüyor. Bizlere de Ekim sonunda vizyona girecek olan Sofra Sırları‘nı tekrar izleyebilmek için beklemek kalıyor.