Yüzlerce yıllık bir Japon halk efsanesinin, ünlü anime ustası Isao Takahata uyarlaması olan The Tale of the Princess Kaguya (2013), insanlığın en kadim dürtülerinden olan güç edinme hırsı, hürmet etme ve özünü koruma üzerine renk cümbüşüyle dolu bir animasyon. Küçük bir köyde karısıyla sade bir hayatı olan bambu kesici bir gün ormanda dolaşırken peydah olan bir ışığın içinde küçücük bir kız bebeği bulur. Hızla büyüyen bu gerçeküstü bebeği alıp evine götürür ve kendi kızı olarak yetiştirmeye başlar. Ardından yine ormanda kızın giymesi için albenili kumaşlar ve bir sürü altın bulur. Karısıyla bu kızın bir prenses olduğuna ve öyle yetiştirilmesi gerektiğine kanaat getirirler. Böylece şehirde büyük bir konak alıp oraya taşınırlar ve Prenses Kaguya’yı eğitmesi için ünlü bir mürebbiye tutarlar. Fakat Kaguya bu disiplinli ve sahte şehir hayatını değil, rahat ve samimi kırsal hayatı özlemeye başlar.
Silik çizgiler ve soluk renkler içeren değişik bir suluboya tekniğine sahip olan film, bilhassa Kaguya’nın şehirden kaçış sahnesinde izleyiciyi kendisine hayran bırakıyor. The Tale of the Princess Kaguya, bambaşka bir deneyim olarak kaçırılmayacak bir Takahata animasyonu.
stüdyo ghibli çalışmalarına hayran olan biri olarak, Takahata’nın çizimlerine nedense bir türlü alışamadım. bir yandan mükemmel diğer yandan çok basit görünüyor nasılsa göze. miyazaki filmlerinden sonra oldukça garip geldiğini söylemek lazım.