Her birimiz zaman zaman geliyoruz o “eşiğe”. Delirmenin eşiği, sinir krizinin eşiği, çıldırmanın eşiği.. Çoğunlukla olumsuzlukların eşiği oluyor vardığımız yer. Eşik (2017) filminde de bizlere anlatılmak istenen tam olarak bu. Zaman zaman eşiğe yaklaşan bazen sınırı geçmemek uğruna kendi içinde savaşlar veren fakat en nihayetinde sessizce bu olumsuzluklar eşiğini geçen iki kadının hikayesiydi anlatılan.
Bu görünmeyen eşik dışında isminin hakkını vermek için birçok eşikten destek alıyordu film. Ülkenin eşiğindeydi şehir ve yolun eşiğindeydi her şeyin yaşandığı o ev.
İzlediğimiz ilk hikayenin kahramanı Fikret, genç bir kadın. Ordaki birçok kadının eşinin mesleğiye aynıydı eşi Halil’in mesleği de. Erkekler ülke sınırına gidip taşımacılık yapıyorlar ve aynı kaderi paylaşan eşlerine de bu özlem dolu bekleyişte birbirlerine destek olmak düşüyor.
Halil’i yolcu ederek bekleyişle başlıyoruz filme. Hem Halil’i hem olacakları bekliyoruz. İzledikçe öğreniyoruz ki, Halil gibi birçok insan var burada eşleri tarafından özlemle beklenen. Fikret’in çarşıda karşılaştığı arkadaşının eşinin döndüğünü öğrenince rahatlıyoruz farkında olmadan, o şehirde yaşayan insanlardan biriymiş gibi. Halil’in dönmesine dair inancımız da artıyor. Yine arkadaşından öğrendiğimiz bir diğer bilgiye göre bazı beklenen eşler, gittikleri yerde ayrı hayatlar da kuruyormuş. Günlerdir dönmesini beklediğimiz Halil’in böyle bir şey yapmasını istemiyoruz fakat Fikret gibi bizim de içimizi istemsiz bir şüphe kaplıyor.
Çok zaman geçmiyor ki, Bir kamyon sesiyle “Halil!” diye yerinden fırlıyor Fikret. “Tamam!” diyoruz “Özlem bitti!”. Ailesine, komşularına, herkese veriyor bu müjdeli haberi. Kavuşma sahnesini görmeden kahvaltı hazırlayan Fikret’i görüyoruz. Halil’in suretini görmemenin şüphesi artarken, haklı çıkıyor ve çok geçmeden Halil’in aslında dönmediğini öğreniyoruz. Eşiği geçmemek için verdiği sessiz mücadelesini izlediğimiz Fikret’in, beklenen haberi aldıktan sonra yine sessizce eşiği geçişini izliyoruz.
Fikret’in çocukluğunda geçen diğer hikayede yine aynı evdeyiz. Bu kez, eşini kaybetmiş ninesinin bu sürecin üstesinden gelmeye çalışışını izliyoruz. Kızının uyarısıyla anlıyoruz ki, eşinin eşyalarını atmamış, atamıyor. Zaman zaman eşinin evde olduğunu görüyor. İyice normalleşmiş bu durum gösteriyor ki, o eşiği geçeli çok olmuş. Fikret’in hikayesinin aynası niteliğinde, yavaş ve sessiz bir kabulleniş. Farklı dönemlerde geçiyor olsa da birçok noktada paralellikler gösteren iki hikaye izliyoruz.
Eşik filminin, bilinçli bir şekilde amatör oyunculardan oluşturulmuş kadrosu gayet başarılı. Zaman zaman Türkçe – Arapça şeklinde gerçekleşen diyaloglar, sebepsiz olduğu düşünülen dil geçişleri, iki dil kullanan insanların gündelik yaşamında farkında olmadan, aniden yaptığı dil değiştirmelerini çok gerçek bir şekilde anlatıyor. Kısıtlı zamanda ve düşük bütçeyle çekilmiş Eşik, vermek istediği hissiyat ve ruhu seyirciye aktarmayı kesinlikle başarıyor.