Un Chien Andalou (yön: Luis Buñuel, 1929)
Dadaizm ve Sürrealizm ile kurduğu ilişki üzerinden Avantgarde sinemayı tanımlamayı mümkün kılan, senaryosunu Salvador Dali ve Luis Buñuel’in birlikte yazdığı Un Chien Andalou (1929), “anatomi masasında bir şemsiye ile bir dikiş makinesinin karşılaşması” denli güzeldir. Sürreal imajlarıyla tanıdığımız Salvador Dali ve Luis Buñuel, 1929’da gördükleri bir rüyadan bahsederlerken, Dali karıncalarla dolu bir avuç, Buñuel ise Ay’ı kesen ince bir bulut tabakası ve bir kadının gözünü ortadan ikiye ayıran usturalı bir el tarif eder.
Bilinçaltının gizli dehlizlerindeki dürtüleri kâbusa çeviren ve ikilinin gördükleri rüyayla beraber yapmaya karar verdikleri film, kolaj tekniğiyle birleştirilen sahnelerinde şok etkisi yaratmayı hedefler. İmaj harmanı, mantıksal ve psikolojik olanı kültürel olanla mücadele ettiren Un Chien Andalou, görüntülerin sıkça üst üste bindirilmesiyle bir rüyaya evrilir. Mekândan mekâna atlama, düşme hissi, zamanı algılayamama, yer kavramının olmaması, alakasız olaylar ve kişiler yumağı, finalinde zamansal uzamın belirsizliğine vurgu yapması, onu hem Avantgarde’ın öz parçalarından biri yapar hem de rüyalardan sıyrılıp, Dali’nin meşhur Belleğin Azmi tablosuna geçiş mümkün kılınır.
1930 sonrası politik ve ekonomik çalkantılar sebebiyle sona eren Avantgarde akımının tepe noktasını var eden L’age D’or (1930) da yine Bunuel’in elinden, esasen bilinçaltından çıkmıştır. Film, olayların akışı sonucu bir türlü birleşemeyen bir kadın ve erkeğin hikâyesini, Gerçeküstü öğelerle ortaya koyar. (Dilan Salkaya)