24. İzmir Kısa Film Festivali’nin dördüncü günü salonların en hareketli olduğu günlerden biriydi. Zira Ulusal Kurmaca Finalist filmlerinin gösterimleri Fransız Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Salonun tüm koltuklarının dolması üzerine seyirciler yerlere oturarak filmleri izlediler. Herkesin büyük bir istekle ve coşkuyla salonları doldurduğu filmlerin söyleşileri de bir o kadar canlıydı. Seyircilerin filmle ilgili oldukça detay içeren soruları, olumlu yorumları, samimi paylaşımları dikkat çekiciydi. İki kısım halinde gösterilen Ulusal Kurmaca Finalist gösterimlerinin ilk kısmında Cem Terbiyeli’nin Nefes, Deniz Uymaz’ın Evcil, Ceyda Aşar’ın Burası Size Göre Değil, Onur Yağız’ın Avrupa Fatihi, Resmiye Emir’in Sonunda ve Tilbe Canan İnan’ın Nasıl Kaybolunur isimli filmleri gösterildi. İkinci kısımda ise Can Merdan Doğan’ın En Uzun Gece, Ramazan Kılıç’ın Tarihte Yaşanmamış Olaylar, Ekrem Ayhan Çakar’ın Ben Süper Market Değilim, Onur Güler’in Hangi Gece Büyüdüysem, Yiğit Hepsev’in Aç Karnına Çıkmayalım, Tolga Özdemir’in Yeni Bir Mağlubiyete İhtiyacım Yok filmleri seyredildi.
Tüm bunların yanında Karaca Sineması’nda Uluslararası Kurmaca Finalist filmlerinin gösterimleri, İZQ’da ise Kısa Film Projelerinin sunumları gerçekleştirildi. Dolu dolu geçen dördüncü günün gecesi ise Nil İpek konseriyle son buldu.
Avrupa Fatihi (Yön. Onur Yağız, 2023)
Avrupa Fatihi, Ulusal Kurmaca Finalistleri’nin ilk kısımda gösterilen altı filmden biriydi. Kendisi ile birlikte gösterilen ve ilginç bir şekilde hepsinin teması gitmek olan, fazlasıyla ağır ve melankolik filmlerin arasında seyirciyi kahkahalara boğan bir yapım olarak dikkat çekti. Avrupa Fatihi, Fransa’da yaşayan Türklerin bir düğünü etrafında gelişen bir hikâye sunuyor. Çoğunlukla düğünün yapıldığı salonun önüne park edilen arabanın içerisinde geçen filmin kısıtlı mekânda oldukça başarılı bir iş çıkardığı tartışılmaz bir gerçek. Fakat daha da önemli olanı filmdeki halüsinasyon sahneleri olsa gerek. Henüz 21 yaşındaki Fatih’in Fransa’daki küçük çevrelerinden tanıdıkları Recep’in kız kardeşi İpek ile evlenme hayallerini en samimi arkadaşı ile olan paylaşımdan öteye bir boyuta taşınıyor. Zira Fatih, daha önce hiç ağzına koymadığı cigaradan birkaç fırt alma gafletinde bulunuyor.
Film, buraya kadar tek mekânda sıkışmış ama ona rağmen oldukça akıcı bir şekilde akan karşılıklı sohbetini bambaşka boyuta taşıyor. Fatih’in otun etkisiyle bilinçaltındaki figürleri ortaya çıkarması, filmi incelikle işlenmiş bir komedi filmine döndürüyor. Fatih, Fransa’da yaşayan ve kendini sürekli Türklük üzerinden inşa eden biri olarak anlaşıldığı üzere her ne kadar ülkemizden uzakta yaşasa da Yeni Türkiye dünyasından hayli etkilenmiş görünmektedir. Kilometrelerce uzakta olan birçok vatandaşın bile son zamanlarda her yerden bir şekilde yeni Osmanlıcılık gibi birtakım hortlatmalarla fikirlerinin dönüştürülmeye çalışıldığı günümüzde Fatih de bir kurban günün sonunda. Avrupa Fatihi, Yeni Türkiye ve Yeni Türkiyeliliğe getirdiği incelikli yorumu, oldukça efektif kullandığı müzikleri, ustalıklı görüntü yönetimiyle seçkinin en kuvvetli filmlerinden biri unvanını sonuna kadar hak etmektedir.
En Uzun Gece (Yön. Can Merdan Doğan, 2023)
Cam Merdan Doğan, 2021 yapımı Stiletto isimli filmi ile oldukça dikkat çekmişti. Cinsiyet algılarıyla oldukça incelikli bir şekilde oynayan Stiletto’dan sonraki bir sonraki işi olan En Uzun Gece de seyirciyi şaşırtıp ters köşe eden bir iş olmuş. Ailenin en küçük kız kardeşinin evlilik hazırlıkları nedeniyle bir araya gelen üç kız kardeş, iki bacanak ve en büyük kız kardeşin genç kızı… Kadınlar salonda eğlenip sohbet edip arada da birbirleriyle didişirken iki bacanak da mutfakta rakı içip zaman geçirmektedir. İki bacanak arasındaki kopuk kopuk ve biraz da saçma sapan sohbet, gecenin ilerleyen saatlerinde aynı yatakta yatmak zorunda olduklarını öğrenince daha da tuhaf bir hale dönüşmeye başlar. Zira hava oldukça sıcak yatak ise pek de geniş değildir.
Doğan, Hüseyin ile Fırat’ın yatak odasına girdikleri andan itibaren hem toplum tarafından üstenci bir şekilde empoze edilmiş toplumsal cinsiyet algılarının bireyde bıraktığı etkiye ve bunun ne kadar ironik bir duruma sebep olduğuna bakmamızı sağlıyor hem de eril düzenin tüm tahakkümüne rağmen insan doğasının kural tanımazlığını gözler önüne seriyor. Özellikle yerli sinemanın kadın hayatlarını didik didik etmesinin ve bunun üzerinden prim yapmaya çalışmasının bir alternatifi olan Stiletto ve En Uzun Gece, oldukça yenilikçi ve cesur işler olarak apayrı bir yerde durmaktalar. Arzunun cinsiyetler üstü bir durum olduğunu başarılı bir şekilde perdeye yansıtan En Uzun Gece, hiç kuşkusuz Ulusal Kurmaca Finalistleri’nin ikinci kısmında gösterilen filmler arasında en dikkat çeken filmlerden biri.
Hangi Gece Büyüdüysem (Yön. Onur Güler, 2023)
Bir önceki filmi Yara (2021) ile 21. İzmir Kısa Film Festivali’nden En İyi Film ödülünün sahibi olan Onur Güler, yine benzer sularda yüzmeyi tercih ediyor. Yara’da kadın dayanışmasını en akla gelmeyecek bir durum üzerinden ustalıkla aktaran Güler, Hangi Gece Büyüdüysem’de de her ne kadar bir erkek karakteri de hikâyeye dahil etse bile günün sonunda iki mağdur kadının hayata tutunma çabasını, birbirlerinden güç alarak, yardımlaşarak ayakta durmaya çalışmasını aktarıyor. Bir yanda genç yaşta hamile kalıp kürtaj bile yaptıramadığı için son güne kadar hamileliğini gizleyen bir kadın, diğer tarafta bir türlü hamile kalamayan ve toplumsal baskılardan dolayı duruma farklı bir çözüm yolu bularak dokuz ay boyunca hamile rolü oynayan bir kadın…
Güler, aynı mahallede yaşayan, alt sınıfa dahil iki kadının ortak bir noktada yollarının kesişmesi üzerine kuruyor tüm çatıyı. Aslında iki kadın da erkekler tarafından mağdur edilen, şiddete, hakarete uğrayan kadınlar. Günün sonunda yaraları her ne kadar farklı yol ayrımlarına sahip olsa da birbirlerini en iyi onlar anlıyorlar. Zira yaraları çok benzer. Erkek karakterin her şeye o kadar uzak ve anlamsız bakışı karşısında kadınların durduğu yer daha da ortaklaşıyor. Oyunculuklardan, görüntü yönetimine, kurgusundan hikâyesine kadar her şeyin kusursuz bir şekilde işlediği filmle ilgili tek bir serzenişim var: Keşke kadın karakterler birlikte çok daha radikal bir karar alsalarmış diye düşünmedim değil. Yine Güler’in filmin sonunda erkeğin duygusal halini göstermeyi neden tercih ettiğini pek anlamadım. Ama bu birkaç pürüz dışında filmle ilgili söylenecek her şey fazlasıyla olumlu olacaktır.