24. İzmir Kısa Film Festivali festivalin beşinci gününe oldukça hareketli başladı. Sabah saatlerinde yağmaya başlayan kuvvetli yağış, film izlemeye gitmek isteyen sinema severleri oldukça zorladı. Yine yoğun yağış nedeniyle bazı seansların gösterim yerleri ve saatleri de değişmek zorunda kaldı. Fakat tüm aksiliklere rağmen tüm gösterimler gerçekleştirildi. Gün içerisinde Ulusal Kurmaca Finalisti filmlerinin tekrar gösterimlerinin yanı sıra Ulusal Animasyon ve Deneysel Finalisti filmlerinin söyleşili gösterimleri ve Ulusal Belgesel Finalisti olan filmlerin gösterimleri gerçekleştirildi. İlk kez dün seyirciyle buluşan Ulusal Belgesel Finalisti olan Volkan Durmuş’un Yada Yağmurları, Begüm Aksoy ile Derya Ar’ın Cevizin Altında, Merve Kuş Mataracı’nın Emma, Evrim İnci’nin Duvar, Semih Sağman’ın Hayatımın En Güzel Günü isimli belgeselleriydi. Nispeten bu yıl belgesel seçkisinin zayıf geçtiği gözlemlenirken yine de seyirci, söyleşi kısmında da sorularıyla ilgisini belli etti.
Gün boyu art arda gerçekleşen gösterimlerin ardından ödül gecesine geçildi. Farklı kategoride birçok ödülün sahibiyle buluştuğu geceyle festival sona ermiş oldu. Ödüllerin detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.
Yada Yağmurları (Yön. Volkan Durmuş, 2023)
Festivalin bu yılki en zayıf seçkisi olan Ulusal Belgesel Finalistleri arasında en dikkat çekici işlerden biri Yada Yağmurları’ydı. Uganda’dan Türkiye’ye çalışmak için gelen Serah’ın hayatına odaklanan film; seçkideki diğer filmler gibi tekrara düşmeden, oldukça sakin ve dramatize etmeden aktarıyor her şeyi. Volkan Durmuş’un her gün hamamın önünde ayağında terlikleriyle gördüğü ve bir süre sonra meraktan konuşmaya başladığı Serah’ın hikâyesini sinemaya aktarmaya karar vermesi de bu hikâyeyi aktarma esnasında takındığı tarz da oldukça başarılı.
Serah, yabancı olduğu bir ülkede bekar bir anne olarak hayata tutunmaya çalışan birçok kadından biri aslında. Ama Serah’ı diğerlerinden farklı kılan ve belgeselinin yapılmasına sebep olan şey, gerçekten enteresan. Serah, ülkemizin kaybolan kültürlerinden birini, bu topraklarda doğup büyüyen birçoğumuzun bile bilmediği, yapmadığı, asla aşina olmadığı bir şeyi icra ediyor. Serah, bir yabancı olarak artık bizim ülkemizde bile niş olmuş bir geleneğin devam etmesine vesile oluyor. Tarihi bir hamamda natır (hamam işçisi) olarak çalışan Serah, önce kendini keseletip bir nevi arınarak başladığı işte birçok kişiyi pürü pak hale getiriyor. Seçkinin en ilginç ve en duru anlatımına sahip filmlerinden biri olan Yada Yağmurları, Durmuş’un nice projesinin de önünü açar umarım.
Cevizin Altında (Yön. Begüm Aksoy, Derya Ar, 2023)
Ulusal Belgesel Finalistleri arasında ön plana çıkan bir diğer yapım ise Begüm Aksoy’un annesinin hayatını perdeye yansıttığı Cevizin Altında oluyor. Hep söylenir ya; bir yönetmen en iyi kendi hayatını, hayatı ile yakından ilişkili olan kişileri ve durumları çok daha iyi anlatır diye. İşte Aksoy da birçok açıdan kendi hayatını da etkilemiş olan bir meseleye odaklanıyor. Gençlik yıllarında bipolar teşhisi koyulan ve o günden bu yana da hâlâ bu hastalıkla yaşamını devam ettiren annesinin yaşantısını çoğunlukla fotoğraflar üzerinden aktaran Aksoy, annesinin ne gerçek sesini ne de şu anki görüntüsünü perdeye yansıtıyor. Aksoy, annesinin tüm yaşantısını bir nevi bilinç akışı gibi geçmiş fotoğraflar üzerine binen anlatılarla inşa ediyor. Üstelik oldukça dramatize edilecek bir hikâyeyi fazlasıyla didaktik bir ses üzerinden aktararak durumun sömürüsünü yapmaktan da imtina ediyor.
Cevizin Altında, en çok da yönetmenin bu kadar kişisel bir hikâyede oldukça mesafeli bir yerde durmasıyla göz dolduruyor. Zira Aksoy, sadece annesinin hikâyesini anlatmayı değil aynı zamanda toplumda çok yanlış algılarla boğuşan bipolar hastalıkla ilgili de farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Ne yazık ki hâlâ ülkemiz mental rahatsızlıklar konusunda çok yanlış algılara sahip. Bu nedenle Aksoy, hem kendi yaşanmışlıklarıyla, annesiyle ve onunla geçen yirmi beş yılıyla hesaplaşıyor hem de nice insanın algısında ufacık d olsa bir değişim yaratmayı amaçlıyor.