Kadın olmak, her toprakta bedeli ağır bir kimlik; her sistemin, siyasetin, ideolojinin ve dinin dimağında yeniden tanımlanan bir olgu. Ancak bir o kadar da kahramanlık; her perdenin arkasında kimselere görünmeden, sesini duyurmadan mücadelesini sürdüren bir savaşın adı. Kadın olmanın günahı, kadını kutsal mekânına taşıyan yegâne mutluluk, acı, çile, sevinç, gözyaşı…
Henüz on dokuz yaşında tüm ön yargılara, toplumun giydirdiği çerçevelere, parmaklık ve duvarlardan daha sınırlayıcı tanımlara ve atıflara göğüs gerip kadınlık kimliğini sırtlanan Nezihe Muhiddin’in hayatını konu alan Kadın Olmanın Günahı, yönetmenliğini Ümran Safter’in yaptığı, belgesel türünde uzun metraj bir yapım. Kadınların seçme ve seçilme hakkını elde edişlerinin yıl dönümünde Kadir Has Üniversitesi’nde izleyiciyle buluşan film, bu yıl da Ankara Uluslararası Film Festivali’nin açılışını yapan çarpıcı seçkilerinden.
Biyografi niteliğindeki filmde Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi kadın partisini kuran Nezihe Muhiddin’in (Aysel Yıldırım) hayatı konu alınmıştır. Hukukçu bir ailenin kızı olan Muhiddin, Farsça ve Arapçanın yanı sıra Almanca ve Fransızca eğitimi alarak aydın Cumhuriyet kadınının ilk örneklerinden birini teşkil eder. İş hayatına fen bilgisi öğretmeni olarak başlar, 1912 yılına dek eğitimcilik yapar. Ardından, Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası gibi dönemin önemli edebiyat mecralarında öykü ve eleştiri yazılarıyla ses getirmeye başlayan Muhiddin, kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesinde büyük mücadele vermiş, ne var ki “kadın” adının henüz sokaklarda özgürce sesini duyuramadığı bir toplumda pek çok eleştiriye maruz kalmış, hakkında davalar açılmıştır. Bu tepki yalnızca toplum tarafından değil, aynı zamanda Muhiddin’in yakın çevresinden de gelmiş, genç kadın bu mücadelesinde yalnız bırakılmıştır ve ne yazık ki bir başına ölüme terk edilmiştir. Fakat güçlü sesinin yankısı, yıllar sonra Türkiye’deki aktivist feminist hareketleri başlatan bir çağrı gibi bugünlere dek ulaşmıştır. Her daim eşitlik, hak ve gerçek demokrasi peşinde kadının elinden tutmaya çalışan Muhiddin, böylelikle değeri geç anlaşılan, ancak Cumhuriyet tarihinde derin izler bırakan bir isim olarak anılmıştır. Titiz bir çalışma ve geniş çaplı bir araştırmanın eseri olan yapımda Muhiddin’in hayatı, Fatmagül Berktay, Senem Timuroğlu, Nükhet Sirman, Yeşim Arat, Müge Telci gibi kadın akademisyenler tarafından anlatılmıştır. Bu anlamda hem konu hem de yapım kadrosundaki pek çok kadın isim, belgeseli tam anlamıyla bir “kadın” gözünden ve yine kadın dilinden kurgulamıştır.
Filmin görüntü yönetmenliğinde Bertan Özer, kurgu yönetmenliğinde ise Fatih Ayyıldız yer almaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteği ve katlılarıyla hazırlanan yapımın çekimleri ise İstanbul, Ankara ve Boston’da gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet tarihinde öyküsü yeni baştan yazılmaya başlanan kadının, bu kimliği taşımakla sırtlandığı “günahı” ve ödediği bedeli unutmamak, unutturmamak için ismiyle de akıllardan silinmeyecek belgesel Kadın Olmanın Günahı, sessiz satırları yeniden canlandıran ve bu yolda nice Muhiddin’i kol kola yürümeye davet eden bir çağrı.