İstanbul Film Festivali dünya sinemasının en yeni örnekleri, usta yönetmenlerin son filmleri, yeni keşifler ve kült yapıtların aralarında bulunduğu 135 uzun ve 22 kısa metrajlı filmden oluşan zengin programıyla 41. kez sinemaseverlerle buluşuyor. İki yılın ardından sinema salonlarına dönen festivalde 12 gün boyunca, 14 bölümde 43 ülkeden 164 yönetmenin filmleri gösterilecek. Gösterimlerin yanı sıra konuk yönetmen ve oyuncuların katılımıyla gerçekleştirilecek sohbetler, konser ve özel etkinlikler de festival kapsamında yer alacak.
Fil’m Hafızası ekibi olarak sizler için festivali takip edip filmler hakkında görüşlerimize yer vereceğimiz 41. İstanbul Film Festivali Günlükleri’nin sonuncusuyla karşınızdayız. Keyifli okumalar.
Vortex
Gaspar Noé’in prömiyerini Cannes’da yapan ve katıldığı festivallerden çeşitli ödüller kazanan son filmi Vortex, yaşlılık ve ölüm temasına eğiliyor. Noé, belli ki son dönem yakın temasta bulunmak zorunda kaldığı ölüm fikri üzerine çok düşünmüş. Zira Vortex, kelimenin tam anlamıyla ölüme karşı bir bakış. Film, ilk anından itibaren takip edeceği rotayı açık ediyor. Zaten filmde önemli olan kaçınılmaz son değil o sona giderkenki yolculuktur. Bunamadan muzdarip eski bir doktor ve hâlâ üretme aşkıyla yanıp tutuşan, çokça hastalığı olan bir yazar… Avuç dolusu içilen ilaçlar, fenalaşmalar, kaybolmalar, histeri krizleri…
Noé, tüm filmografisinde yaptığı gibi değişik teknikler denemeye devam ediyor. Odağına aldığı iki karakterini faklı kameralarla takip ediyor. Tam ortadan ikiye ayrılan perde, bir arada yaşasalar da aslında çoktan ayrı düşmüş çiftimizin de bir temsili gibi. Karakterlerimiz çoktan başka kadrajlarda yaşamaya başlamışlardır. Vortex zaman zaman çok iyi örneklerini izlediğimiz yaşlılık, bunama konulu filmlerden biridir. Film için usul usul ilerleyen, karakterlerin son günlerinin bir ağır çekimi de diyebiliriz. Yalnızlaşan, ötelenen, unutulan karakterin (oğul ve torun da dahil)yolculuklarına yapılan mini bir konukluktur.
Oyunculukların, ekran kullanımının, yer yer gerçek hayattaki insanın göz kırpışlarını andıran sahne geçişlerinin, bir tiyatro sahnesi görevi gören evin içinin tasarımının, ses kurgusunun ve daha nicesinin olduğu bir başyapıt var karşımızda. Usta İtalyan yönetmen Dario Argento’nun Lui’e hayat verdiğini de es geçmek mümkün değil. Ve tabii ki Noé’nin sarsıcı ve şiddet içerikli filmlerine mesafeli duran seyircileri de kazanacağı kesin. Zira Noé, bu filmde kendi içine dönerek hem kendiyle hem de seyirciyle yüzleşir, barışır. Bu nedenle filmi 18, 19 ve 20 Nisan’daki gösterimlerinde izlememek büyük talihsizlik olur.
Yüzbaşı Volkonogov Kaçtı (Kapitan Volkonogov Bezhal)
Bir SSCB askeri olan Yüzbaşı Volkonogov’un bağışlanma arayışını anlatıyor filmimiz. Yüzbaşı, “henüz” suç işlememiş ve hatta suç işlemeyi düşünmemiş vatandaşları bulup, suçlarını itiraf ettirip, cezalandırmakla görevlidir. Aslında gayet soğukkanlı biri olarak gördüğümüz karakter, bir gün amirinin intiharına tanık olur ve ani bir kararla görevinden kaçar. Filmde, o intiharın Volkonogov’u tam olarak nasıl etkilediği sağlam bir zemine oturtulmasa ve vicdanının sızlamaya başladığı nokta muğlak bırakılsa da “affedilme arzusu” üzerine samimi bir hikâye izliyoruz.
Yüzbaşı Volkonogov, kâbusunda en yakın arkadaşının cehennemde ıstırap çektiğini ve kendisinin tek kurtuluşunun “ölüm getirdiği insanlardan en az biri tarafından bağışlanmak” olduğunu görür. Böylece “cennete gitme” motivasyonuyla, özel yöntemlerle sorgulayıp kurşuna dizdirdiği insanların yakınlarından teker teker af dilemeye başlar. Aslında bir Kızıl Ordu askeri olarak cennet ve cehennemin varlığına inanmaması gerekir, binbaşısının ona sorduğu soru da budur: “Buna gerçekten inanıyor musun?” Fakat sonsuza dek ıstırap çekme korkusu inançtan da üstündür onun için. Çaldığı her kapıda bunu hissettirir bize. “Hadi beni affet.” der. Gerçekten pişman olduğunu ifade eden bir şeyler söylemesi gerektiğinin bile farkında değildir belli ki.
Geçen yıl Filmekimi’nde izlediğimiz 6 Numaralı Kompartıman(2021) filminin başrolü Yuriy Borisov’un muhteşem performansıyla hayat verdiği Yüzbaşı Volkonogov af arayışına devam ederken, anlatı da başarılı bir anti-sovyet propagandası olarak SSCB’ye iri taşlar atar. Askerlerin renkli, sporla ve şarkı-türkülerle dolu parlak kırmızı dünyası görünenin ardındaki kir, pas ve kanla bir arada serilir önümüzde.
Katıldığı festivallerden kucak dolusu ödülle dönen Yüzbaşı Volkonogov Kaçtı’yı 19 Nisan’daki son gösteriminde izleyebilirsiniz.