Kahramanımız Drew Dixon: hristiyan değerlerine bağlı, iyi aile çocuğu; ağabeyinin savaşta yaşamını yitirmesiyle kendi de Batı yollarına düşmüş bir asker kaçağı.
Senaryosunu yazdıkları Bonnie and Clyde (1967) filmiyle ünlenen senarist ikili Robert Benton ve David Newman, Dixon’ın kendi gibi bir grup “aykırı” ile uçsuz bucaksız Batı kırsallarında hayatta kalma mücadelesine dönüşen yolculuğunu seyirciye sunuyor. Bad Company alışılageldik Western filmlerinden gerçekçi anlatısı ve konuyu ele alış biçimi açısından oldukça farklı bir konumdadır. Bu anlamda Westernlerin vazgeçilmez arketipi sert kovboyların bir avuç asker kaçağına dönüştüğü film, janr kalıplarını genleştiriyor.
Bad Company, Batı topraklarının kolonileştirilmesini romantize eden Western janrına kimin kimi fethettiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu anlamda realist anlatısını da göz önünde bulundurarak filmi “Acid Western” olarak kategorize etmek oldukça yerinde.
Fakat Bad Company filminin asıl başarısı seyirciyi de çorak kırsallara, karakterlerin yerine, yol ve yoldaşlık üzerine düşünmeye dahil etmesi. Zira öyle ya da böyle yola beraber çıkmaları dışında bu gençleri birbirine bağlayan, eski bir saat dışında, herhangi bir şeyden söz etmek oldukça güçtür. Her adımlarında içlerini güvensizlik kaplar.