Yerli Bilim Kurgu Bir Zamanlar Gelecek: 2121 31 Ocak’ta Amerika’da sinemalarda!
Katıldığı uluslararası festivallerde toplam 15 ödül kazanan Serpil Altın’ın bilim kurgu filmi Bir Zamanlar Gelecek: 2121 31 Ocak’ta Amerika sinemalarında vizyona giriyor.
Türkiye’nin ilk bilim kurgu kadın yönetmeni Serpil Altın bu kez filmini Amerika’daki sinemaseverler ile buluşturacak. Indican Pictures tarafından dağıtımı yapılacak olan Bir Zamanlar Gelecek: 2121 filmi, bu zamana kadar Amerika’da sinemalarda gösterime giren ilk bilim kurgu Türk filmi olacak. 31 Ocak itibariyle vizyona girecek olan filmin prömiyeri Hollywood’un kalbinde yer alan Los Angles CineLounge Sunset Sineması’nda yapılacak. Ardından Boston, San Francisco, Austin ve Amerika’nın çeşitli şehirlerinde seyircisiyle buluşacak.
Yeraltı toplumundaki aile dinamiklerine dair karanlık ve komik bir distopya hikâyesini oldukça özgün bir konseptte anlatan Bir Zamanlar Gelecek: 2121 sinema gösterimlerinin ardından 11 Şubat’ta Amerika’nın önemli dijital platformlarında yer alacak ve filmin DVD ve Bluray dağıtımı gerçekleştirilecek.
Türkiye’nin ilk sürdürülebilir film girişimi olan Bir Zamanlar Gelecek: 2121’in kadrosunda sevilen oyuncular Selen Öztürk, Çağdaş Onur Öztürk, Ayşenil Şamlıoğlu ve Sukeyna Kılıç yer alıyor.
Bir Zamanlar Gelecek: 2121 Filmi Konusu
21. yüzyılın sonlarında iklim krizi ve kıtlık sebebiyle yeryüzü yaşanılmaz hale gelir. Hayatta kalabilen az sayıda insan koloni halinde yerin altına kurdukları bloklarda yaşar. 2121’de koloni sistemini kontrol eden Genç Yönetim’in aldığı “Kıtlık Kanunları” gereği dünyaya gelecek genç hayat karşılığında, yaşlı hayatın yok edilmesi zorunludur. Yer altındaki evlerinde kadın, adam, çocuk ve anneanne olarak yaşayan dört kişilik bir ailenin hayatı yeni doğacak bebek yüzünden değişir.
Yönetmen Görüşü
“Doğayı bilinçsizce yok etmeye devam ettiğimiz yaşam şeklimiz düzelmez ise 100 yıl sonra neler olur?” diye sordum kendime. Kuşak araştırmaları yaparken dünya nüfusunun giderek yaşlı nüfusa dönüşmesi ve kalabalıklaşması da hikayenin omurgası için güzel ve sağlam bir fikri beraberinde getirdi: “Anne adayı bir kadın yaşaması için birini seçmek zorunda kalsa annesinden mi, bebeğinden mi vazgeçebilir?” Ülkemizde distopik hikayelere çok yer verilmiyor. Bu da bu hikayeye daha da bağlanıyor olmama sebep oldu. Yönetmen olarak özgürce öngördüklerimi ve hayallerimi yansıtma fırsatı bulabilecek bir türde üretimde olmak beni çok heyecanlandırıyor. İnsanların bir arada kurallar çerçevesinde yaşamasını sağlayan sistemler bu filmde odaklandığım noktalardan biri oldu. Peki yepyeni bir düzen kurmak isteseydik nasıl olurdu? Geçmiş yüzyıllardaki hatalar yine aynı mı olurdu? Hikayem boyunca tekrarlanan “Mutlu hayatlar” diyaloğu ise yaşamak için sebep aradığımız anları bize yeniden hatırlatsın istiyorum. Gerçekten mutlu hayat nedir?