Sizi kurtaracak olan kendinize duyduğunuz güven mi yoksa Tanrı’ya karşı gösterdiğiniz sadakat midir? Red Lights (2004) ile tanıdığımız Fransız yönetmen Cedric Kahn bizi Fransa kırsalında kendini anlamaya çalışan bir grup gencin ortasına bırakıyor. Herkesin kendisinde var olan bir zayıflığı tanıyabileceği The Prayer‘da zaman kavramı uzayıp akan bir dereden farksız. Film uyuşturucu, alkol, hırsızlık gibi bağımlılıklarından kurtulmak için dağ başındaki bir kampa yerleşen gençlerin arasında geçiyor. Onların çok da fazla arasına karışmadan gözlemleyen seyircinin kendisinin yansımaları ile karşılaşması ise bu yüzden çok olası.
Filmimizin ana karakteri yirmi iki yaşındaki eski bir uyuşturucu bağımlısı olan Thomas. Morarmış gözü ve kameraya attığı kaçak bakışları ile korkmuş bir hayvanı andırır bize. Topluma uyum sağlamayı becerememiş, korkmuş, öfkeli ve her an kavga çıkarmaya hazır bu genç şehirdeki uyuşturucu partilerine veda edip, kendi iradesi ile izole edilmiş dağ evine yerleşir. Dışarıda onu bekleyen bir ailesi ya da arkadaşı yoktur. Hayatta kalmak için buradan başka pek de bir şansı olmadığını anlarız. Tedavi evi olarak nitelendirebileceğimiz bu evde sürünün lideri Marco, filmin ilk dakikalarından itibaren bu evin kurallarını tek tek sayıp döker. Sakinlerinin kendilerini ibadete adadıkları evde sigara, alkol, uyuşturucu ve cinsellik tamamiyle yasaklanmıştır. Üstüne üstlük her an birlikte olmak zorunda olduğu bir ağabey (koruyucu melek) vardır yanında artık. Kaçamaz ya da saklanamaz, bu evde yalnız kalmak yasaktır.
Thomas artık başıboş hayatın alışkanlıklarını bırakıp günlük ibadet düzenine, hiyerarşiye ve Tanrı inancına alışmak zorundadır. Öfke ile yaklaşmaya çalıştığı her nokta ev sakinlerinin tepkisizliği ile geri püskürtülür. İzole hayat ise Thomas’ın üzerinde beklenmedik etkiler yaparken katalizör tabii ki de aşk oluyor. Film seyirciye Tanrı’nın varlığından çok kendi içimizdeki inancı sorgulatıyor. İnancımızı zayıflıklarımıza göre mi geliştiririz yoksa bize verilen öğretilere göre mi?
68. Berlin Film Festivali’nde seçkiye giren The Prayer/La Prière , Thomas’ı canlandıran Anthnoy Bajon’a performansı ile En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandırdı. Festivalde kaçırılmaması gerekenlerden.
Cok yalın beraberınde cok akıcı yorum olmuş tesekurler,analız ıcın eleştırmene