Yönetmenliğini Charles Vidor’un yaptığı, tüm zamanların en meşhur film noir örneklerinden biri olarak kabul edilen Gilda (1946), sinema tarihinin en ünlü femme fatale karakteri, aynı zamanda Rita Hayworth’un kariyerine sanatçının adıyla özdeşleşecek kadar büyük bir etki bırakan “Gilda”’yı barındırır.
Hayworth’un “Put the Blame on Mame” şarkısı eşliğinde yaptığı dans, sinema tarihinin en unutulmaz sahnelerinden biri olarak kabul edilir. Hayworth’un, yıllar sonra kendisiyle evlenen erkekler için söylediği şu sözler, Gilda karakteri ile ne kadar özdeşleştiğini ortaya koyar: “Evlendiğim tüm erkekler, akşam Gilda’yla yatıp sabah Rita ile kalktılar. Bu onlarda büyük bir hayal kırıklığı uyandırdı.”
Ünlü dans sahnesinde Gilda, orkestra bir caz parçası çalarken, nefes kesici askısız siyah elbisesi ile sahneye çıkar ve spot ışıklarının altında “Put the Blame on Mame”i söylemeye başlar. Seyirci ile beraber biz de gözümüzü Gilda’dan, saçından, bakışlarından alamayız. Nasıl ki bu film bir müzikal değilse; Hayworth da şirin ya da utangaç değildir.
Sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo, bu sahne için: “En sağlam erotizm, çıplaklıktan uzak olan erotizmdir. Erotik sinemanın tarihinde ünlü bir sahne vardır; Rita Hayworth’un
‘Gilda’ filminde eldivenlerini çıkarması. Gerçek erotizm budur. Çırılçıplak soyunsaydı, aynı hissi vermezdi” der.
Hayworth’un güzelliği ve seksiliği, bu sahneyi bu kadar büyüleyici yapan şeylerden sadece ikisi. Sahnenin dâhil olduğu filmin içeriği her şeyden daha önemli. Gilda dansıyla sevgilisi Johnny’yi (Glenn Ford), kendisinin sandığı gibi bir femme fatale olduğuna ikna eder. Tıpkı Gilda’nın Johnny’yi sevdiği ve ondan nefret ettiği gibi, Johnny de onu hem sever hem de ondan nefret eder. Umutsuz ve çaresiz Gilda da, sonunda Johnny’ye istediğini verir ve onun çizdiği fahişe imajına bürünür. Gilda, kendisinin kalpsiz, insanları baştan çıkaran bir kadın olduğunu düşünen Johnny’e, görmek istediğini göstermiştir.
Gilda’nın ünlü dans sahnesinde söylediği “Put the Blame on Mame” şarkısı, dünyadaki tüm kötülükler için suçlanabilecek bir kadın hakkında. Özellikle Gilda’nın şarkıyı söylediği bağlamda, bu şarkının alt metninde feminist bir ideolojinin yattığını da söylemek mümkün. “Mame”, tıpkı İncil’deki Havva gibi, ataerkil toplumda cinselliği yüzünden şeytanlaştırılan tipik kadını temsil eder.
Film için özel olarak Allan Roberts ve Doris Fisher tarafından yazılan şarkının sözlerinde bile birçok şey gizlidir:
‘’San Francisco’da deprem olduğunda
Bin dokuz yüz altıda
Doğa ananın eski numaraları dediler
Bilinen hikâye bu
Ama gerçek çok farklı
Suçu Mame’e atın çocuklar
Suçu Mame’e atın
Bir gece süslenip dans etmeye başladı
San Francisco depremi bu yüzden oldu
Yani suçu Mame’e atın çocuklar
Suçu Mame’e atın
Bir zamanlar Klondike’daçatışma çıkmıştı
Dan McGrew’i aldıklarında
İnsanlar suçu
Lou olarak bilinen kadına atmışlardı
Bilinen hikâye bu
Ama gerçek çok farklı
Suçu Mame’e atın çocuklar
Suçu Mame’e atın
Mame hoochy-coo diye bir dansa başladı
McGrew’ü bu öldürdü
Yani suçu Mame’e atın çocuklar
Suçu Mame’e atın
Şarkının sonunda, hevesli bir seyirci Gilda’nın elbisesini çıkarmaya kalkmadan önce Johnny onu sahneden indirir ve Gilda sinirli bir şekilde kendinden fahişe olarak bahseder. Daha doğrusu bahsetmeye çalışır, çünkü Johnny daha Gilda sözünü bitirmeden onu tokatlar. Buradaki fiziksel şiddet, kadınların çift taraflı olarak maruz kaldıkları şeyleri tam anlamıyla ortaya koyar: Kadınlara fahişe denir, ancak onlar kendilerine fahişe demeye kalkarlarsa cezalandırılmaları gerekir. Gilda’nın nesneleştirilmeye ve kötü muameleye öfkesi dışsal bir eylem olarak ortaya çıkamaz, sadece kelimelerle ifade edilebilir. Suçu “Mame”e atan bir dünya, her zaman Gilda’yı yanlış anlamaya ve ona kötü muamele etmeye devam edecektir.