Yağmurlu bir gecede Dr. Roberto Miranda tesadüf eseri Paulina ve Gerardo Escobar’ın evine konuk olur. Ama yalnız gelmez, yanında bu çiftin hiçbir zaman unutmadığı ve unutamayacağı acı hatıralar vardır. Böylece film ilerledikçe, her dakikasında şüphe duyacağınız kederli bir kedi-fare oyunu eşliğinde sorular sorulmaya başlar. Bu adam geçmişteki o işkenceci midir? Yoksa yaşanılan acıların bir patlaması olarak yanlış kişi mi suçlanmaktadır? Death and The Maiden adsız bir üçüncü dünya ülkesinde geçen, yıllar önce çeşitli sistematik işkenceleri yaşayan bir kadının işkencecisi olduğunu iddia ettiği doktorla hesaplaşmasını, bir gecede olup biten bir karşılaşmayı anlatan bir dram. İşkencenin aslında bedenen değil de ruhen yapılan bir günah olduğunu, işkence görenin hiçbir zaman düzelemeyeceğini, bir sanat eserini asla eskisi gibi dinleyemeyeceğini dilsiz bir şekilde gösteren, gündüz müzik eşliğinde işkence ve tecavüz edenin, akşam iyi bir eş, iyi bir baba ve iyi bir insan taklidi yapabileceğini haykıran bir Ariel Dorfmman uyarlaması. İnsan ırkının en düşük tür olabileceği ihtimaliyle yüzleştiren ve yaşanan acıların telafisi olmasa da işlenen günahların er geç itiraf edilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatan ağır bir tokat.