“Siyah ve beyaz”, “dev ve küçük”, “iyi ve kötü” gibi zıtlıkları içinde barındıran filmin ev sahibi, yine gerçek hayatta da tüm zıtlıkları kucaklayan şehir Paris’tir. Özellikle “Léon” filmiyle çokça konuşulan yönetmen Luc Besson’un,-resmen- Paris aşkını betimlediği bu onuncu filmi, izleyenlerin içinde kesinlikle Paris’e gitme isteği uyandırıyor. Filmin çoğunluğu, yorulup usanmadan ve çok hızlı Fransızca konuşan karakterlerle dolu olmasına rağmen, bu ‘durmadan konuşma’ seyirciyi yormuyor, hatta, yormamakla beraber, konuşulanların içeriği ve replikler,seyircinin hafızasında yer ediyor bile diyebiliriz. Sahtekar ve umutsuz Andre (Jamel Debbouze) ile nereden çıktığı belirsiz, melek olduğunu iddia eden Angel-A’nın (Rie Rasmussen) hikayesinin anlatıldığı filmin akılda kalıcı müzikleri ise Anja Garberek’e ait.