Umut dolu/tarlakuşları
kentin kıyısına/hep gece
kondu
Sunay Akın
Mavi Bisiklet (Ümit Köreken-2016)
Ali, hayalleri olan on üç yaşında bir çocuktur. Hayali de mavi bir bisiklettir. Ama zengin sınıf arkadaşı gibi baba parasıyla satın alamaz hayalini. Lastikçide çalışır, çabalar, parasını biriktirir. “Sonunda bisikletini alır” denilmesini bekliyorsunuzdur, ama alamaz. Olsun, kendi mavi bisikletini kendi yapar çocuk aklıyla. Ali’nin bir derdi daha vardır. Oy birliğiyle seçtikleri okul başkanları Elif, bilmedikleri bir nedenden okul başkanlığından alınmıştır. Yerine de tepeden inme bir şekilde, sınıfa yeni gelen zengin çocuk Hasan okul başkanı olur. Ali ve en yakın arkadaşı Yusuf haksızlığa gelemez tabii. Ali’nin mavi bisiklet almak için biriktirdiği tüm para, Hasan’ın okul başkanlığını protesto etmek için harcanır. Pankartlar mı hazırlanmaz, duvar yazıları mı yazılmaz. Ellerinden geleni ardlarına koymazlar adeta. Çünkü onlar Elif’in geri dönmesini umut ediyorlardır. Elif’in geri dönmesi değildir önemli olan, iki küçük çocuğun varını yokunu ortaya dökebilecek kadar idealist olmasıdır. Büyükler çocukların derdinin olmadığını zannederken, çocuklar en az büyükler kadar dertlidir aslında. En az büyükler kadar her şeyin farkındadırlar. Asıl farkında olmayan ya büyüklerse?
Pleasantville (Gary Goss-1998)
Sıradan hayatlara sahip iki kardeş olan David (Tobey Maguire) ve Jennifer (Reese Witherspoon), bir gün izledikleri Pleasantville adında siyah-beyaz sitcomun içinde iki karakterin yerine geçmiş olarak bulurlar kendilerini. Sitcom yalnızca siyah-beyaz değildir, aynı zaman 1950’lere aittir. Dizide hiç kimse gerçek olmadığının farkında değildir ve yalnızca senaryoda yazanlardan ibarettirler. Bunun dışına çıkıp kendilerini yaratamazlar bir türlü. David ve Jennifer, sitcomun içinde değillerken de siyah-beyaza boyalı olmasalar da zihinlerinin sıradan olduğunu zamanla fark ederler. Kendi çizdiğimiz sınırlarımızın içine kendimizi hapsetmemiz, pek de görülmedik bir durum değil. David ve Jennifer sabırla, Pleasantville halkına farklı olmayı, farklı olanı kabul etmeyi kabul ettirmeye çalışırlar. Kasabanın bilinçlenmesi, kendilerinin farkına varması ve toplumun normlarına başkaldırıp renklenmeleri için sonuna kadar uğraş verirler. Farklı olanı reddetme, renklere karşı gelme meselesi çok da yabancı gelmedi değil mi? Pleasantville’in tek farkı, küçük bir kasabadan ibaret olması ve “renklerin” somut bir şekilde görülüp en sonunda galip gelmesi. Gerçek dünyada da o muhteşem ahenge sahip renkleri koruyabilmek için bu denli direniyor muyuz?
Özlem Yenilmez