Filmleri altı kez Oscar’a aday gösterilen, İtalyan tarzı komedinin üstadı, yönetmen Mario Monicelli’nin kariyerinin en iyi işlerinden biri olan I Soliti Ignoti’de (1958), yönetmenin komedi yeteneklerini keşfettiği Vittorio Gassman ve Marcello Mastroianni’nin yanı sıra yan rolde efsanevi komedyen Toto’yu görürüz. Henüz üstünden çok zaman geçmemiş olan İkinci Dünya Savaşı’nın ağır bedellerini ödemeye devam eden İtalya’nın, içinde bulunduğu ekonomik güçlüğe, bir grup sevimli ve şaşkın hırsızın gözünden tanık oluruz. Dönemin İtalya’sında köyden kente göç hızlanmıştır. Hemen hemen aynı dönemlerde Türkiye’de de başlayan köyden kente göç olgusu, Türk izleyicisi için çok tanıdık olan sahneleri bu kez İtalyan penceresinden gözler önüne serer. Filmin kahramanlarından Capannelle bir gecekonduda yaşarken, bir diğer kahraman olan Cosimo’nun hapse düşmesi ile çürüyen hukukla yüzleşiriz.
Film, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ortaya çıkan İtalyan Yeni Gerçekçilik Akımı’nın devamı niteliğindedir. Bu akım, savaş sonrasının ekonomik kargaşa ve belirsizlik ortamında ortaya çıkmış olan yoksulluk, işsizlik, umutsuzluk ve ahlaki çöküş gibi temaları işleyerek, salon filmlerinin aksine hayal kırıklığına uğramış çalışan insanların gündelik sorunlarına eğilmiştir. Monicelli ise, yarattığı karakterler ile yoksul insanların iş bulmak için Napoli ve Sicilya gibi küçük yerlerden Roma gibi büyük şehirlere göç ettikleri ve sınırlı olan iş fırsatlarıyla düşük ücretler karşılığı çalışmaya zorlandıkları dönemin ekonomik gerçeklerine ayna tutarak, beceriksiz hırsızların trajik hikâyesini, kara komediye dönüştürmüştür.
I Soliti Ignoti, sinema tarihinin en etkili suç komedilerinden olup, birçok benzer filme öncülük etmiştir. Film, İtalya’da iki kez daha çekilmiş, Nanni Loy’un yönetmenliğini yaptığı Audace Colpo Dei Soliti Ignoti (1959) ve Amanzio Todini’nin yönetmenliğindeki I Soliti Ignoti Vent’anni Dopo (1985) filmleri ile beyazperdeye yansımıştır.
Hollywood tarafından da Louis Malle yönetmenliğinde Crackers (1982) ve Anthony Russo ve Joe Russo’nun yönetmenliğini yaptığı Welcome to Collingwood (2002) ile iki kez daha sinemaya uyarlanmıştır. Bunların yanı sıra Bob Fosse’nin Big Deal (1986) adlı Broadway müzikaline, Wes Anderson’ın Bottle Rocket (1996) ve Woody Allen’ın Small Time Crooks (2000) filmlerine esin kaynağı olmuştur.
I Soliti Ignoti, En İyi Yabancı Film dalında 31. Akademi Ödülleri’nde aday olmuştur. Bundan bir yıl sonra Monicelli, en iyi işlerinden biri olan La Grande Guerra (1958) ile Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan ile dönmüş ve bir kez daha En İyi Yabancı Film dalında Oscar’a aday gösterilmiştir.
Monicelli, I Soliti Ignoti’de küçük insanların büyük hikâyesini, yalın ve basit bir dille anlatır. Kahramanlarımız hırsız olmalarına hırsızdır; ancak sıfırlayabildikleri tek şey en nihayetinde bir buzdolabı olacaktır. Cosimo başarısız bir araba soygunu sonrasında hapse girmiş ve oradaki bir duvar ustasından, duvarını ördüğü rehin dükkânının içinde bir kasanın olduğuna ilişkin bir bilgi almıştır. Şimdi tek yapması gereken, kendi yerine geçecek bir günah keçisi bularak bir an önce dışarıya kapağı atmaktır. Cosimo, bu kişiyi bulma görevini arkadaşı Capannelle ve sevgilisi Norma’ya verir. Capannelle, Yeşilçam’ın unutulmaz gariban tiplemelerinin bir numaralı aktörü Sami Hazinses ile şamatacı Cilalı İbo karışımı biridir ve Cosimo’nun yerine hapse girecek kişiyi bulmak için çevresindeki “tutunamayanlar”ı sırayla gezecektir. Önce Mario’ya gider ancak Mario annesinden çekindiği için bu işi kabul edemeyeceğini söyler ve kendisi yerine Ferribotte’yi önerir. Ferribotte çok kıskandığı kız kardeşi ile birlikte yaşayan bir Sicilyalı’dır. Onun bahanesi ise kız kardeşini yalnız bırakamayacak olmasıdır. Bu kez hep birlikte Tiberio’ya giderler. Bahtsız Tiberio’nun ise karısı sigara çalmak suçundan hapistedir ve bu süre içinde Tiberio’nun bebeğine bakması gerekmektedir. Ekip hızla büyümektedir ancak henüz doğru kişiyi bulamamışlardır. Yeteneksiz boksör Peppe’den yardım istediklerinde, Peppe önce teklife yanaşmasa da büyük beklenti içine girdiği boks maçı hüsranla bitince, teklifin ucundaki para ödülünü alabilmek için teklifi kabul eder ve hapse girer. Ancak işler beklendiği gibi gelişmeyecektir.
Peppe, Cosimo’nun yerine geçmek için aslında arabayı kendinin çaldığı yalanına savcıyı ikna edemez ve tahliye edilir. Ancak Peppe, tahliye edildiğinden henüz haberdar olmayan Cosimo’nun ağzından, rehine dükkânındaki kasa planını öğrenmiştir bile. Yeniden dışarıda olan Peppe ekibi toplayarak soygun hazırlığına başlar. İzleyici de böylelikle ekibin tamamıyla tanışmış olur. İçlerinde küçük çaplı hırsızlık yapanlar olduğu kadar boksör ve fotoğrafçı gibi mesleği hırsızlık olmayanlar da vardır. Hepsinin ortak noktası ise yoksulluklarıdır. Ferribotte kardeşiyle birlikte bir gettoda yaşamaktadır, Capannelle’nin üstündekiler lime lime olmuş paçavradan ibarettir. Mario, annesinden çekindiği için hapse giremeyeceğini söylemiştir; ancak onun da herkesten gizlediği şey aslında bir değil üç annesi olduğudur. Çünkü Mario bir yetimhanede büyümüştür…
Ekibin toplanması sırasında İtalya’nın yoksul yüzü ile tanıştırılır izleyici. Kahramanların hepsi de sefalet içindedir ancak yüzlerindeki gülümseme hiç eksik olmaz, izleyiciye de eksik ettirmezler gülümsemeyi. Bugün yapılan işlerde, yoksul insanların bir şekilde ve hızlıca varsıllaştığı yapımların aksine, Yeşilçam sinemasında bir hayli gördüğümüz bir tablodur ‘yoksul ama mutlu’ olmak. Şair, mutluluğun kahvaltıyla ilgisinin olduğunu söylemiştir ancak parayla ilgisinden Türk dizi senaristlerinden başka bahseden çıkmamıştır herhalde.
Film gösterime girdiğinde, seyircinin dikkatini çekebilmek için ufak bir hile yapılmış ve dönemin yıldızları olan Totò ve Claudia Cardinale’ye, filmde aslında yan rollerde olmalarına karşın, afişte ön planda yer verilmiştir. Filmde, Claudia Cardinale’yi Ferribotte’nin kardeşi olarak izlerken, Totò’yu da ekibe kasa açmanın inceliklerini öğreten bir kasa hırsızı olarak görürüz. Ekip tamam, plan ise hazırdır. Tek yapmaları gereken, rehine dükkânına girebilmek için dükkâna bitişik olan eve girmenin yolunu bulmaktır. Bunun için ev sahipleri olan iki yaşlı kadınla birlikte yaşayan evin hizmetçisi ile sıkı fıkı olma görevini Peppe üstlenecektir. Peppe, hizmetçi ile yakınlaşırken ev ile ilgili bilgilere ulaşır ve dükkâna girebilmek için yemek odasının duvarını delmeleri gerektiğini öğrenir. Soygun, ev sahiplerinin evde olmadıkları tek gece olan Perşembe gecesi gerçekleşecektir ve bunun için yalnızca sabaha kadar vakitleri vardır. Ancak soygun gerçekleşmeden önce Mario ekipten ayrılmıştır bile. Çünkü kalbini Ferribotte’nin evden burnunun ucunu çıkarmasına dahi izin vermediği kız kardeşine kaptırmıştır. Mario, hırsızlık etmek yerine doğru düzgün bir işe girip Carmelina ile evlenme hayallerine kapılmıştır.
Sevimli hırsızlar bir dolu şanssızlıktan sonra eve girebilmeyi başarırlar; amma velâkin uzun uğraşlar sonucu yemek odasının duvarını delerek mutfağa kısa yol açmaktan başka bir şey yapamazlar. Yaşanan talihsizliğin nedeni ev sahiplerinin mobilyaların yerini durmadan değiştirmeleridir. Saat sabaha çok yaklaşmış, Peppe ve arkadaşlarının doğru duvarı delecek vakitleri kalmamıştır. Film boyunca bir şeyler yerken gördüğümüz Capannelle bu kez de buzdolabında bulduğu fasulye ve makarnayı arkadaşlarına ikram etmektedir. Acemi hırsızlar bir yandan yemeklerini yerken diğer yandan da başarısız soygun girişimlerini gözden geçirir ve bunun kötü bir fikir olduğu kanısına varırlar. Tiberio, Peppe’ye “Hırsızlık bizim neyimize, bizim çalışmamız gerekir.” der. Monicelli, filmde verdiği bu son mesaj ile “Alın teri iyidir, hırsızlık ise kötüdür.” diyerek, Türk izleyicisini, film bugün Türkiye’de gösterime girseydi sansürlenmekten kurtulamazdı düşüncesine sevk ederek, sona doğru yaklaşır.
Sabah olduğunda, kahramalarımızın yollarının teker teker ayrıldığına ve her birinin kendi küçük dünyalarına geri döndüğüne tanık oluruz. Hikâyemizden geriye ise ilginç mi ilginç bir gazete haberi kalır: “Madonna Caddesi’ndeki bir evin duvarı ‘bilinmeyen kişiler’ce delinip, evden makarna ve fasulye çalınmıştır.”
Ezgi Ulukoca