Korku Otörü David Cronenberg‘in, merhum eşinin mezarının içini görmek için yeni bir teknoloji icat eden dul bir kadını konu alan son filmi The Shrouds, Pazartesi gecesi Cannes‘daki galasında 3,5 dakika ayakta alkışlandı.
Kalabalık, jeneriğin yayınlanmasının ardından Cannes efsanesine olan saygısını alkışlarla gösterdi, ancak seyirciler filmi sindirdikçe ilk tepkiler sönük kaldı; bu, Cronenberg‘in her zamanki alışılmışın dışında body-horror tarzından bir sapma olarak algılandı. Bunun yerine, The Shrouds keder ve teknolojinin skeptik bir incelemesi ve birkaç iğrenç an olmasına rağmen daha çok duyguya dayanan bir yapım olduğu hakkında yorumlar aldı.
Alkışlar kesildikten sonra Cronenberg: “Filmi ilk kez seyirciyle birlikte izliyorum ve tamamen farklı. Hepinizin burada olmasına çok sevindim.”dedi.
Sanat eseri korku filmi olarak tanımlanan The Shrouds’un başrollerinde Vincent Cassel, Diane Kruger, Guy Pearce ve Sandrine Holt yer alıyor. Cassel, Kruger, Pearce ve Holt filmin galasında hazır bulundular ve film bittikten sonra her biri Cronenberg‘i kucakladı.
Karısının ölümünden sonra teselli edilemez hale gelen tanınmış bir iş adamını konu alıyor. Filmin özetine göre “yaşayanların, kefenlerinde ölenleri izlemelerine olanak tanıyan” GraveTech adında yeni bir teknoloji yaratıyor. Bir gece birçok mezara saygısızlık yapılır ve iş adamı failleri bulmak için yola çıkar.
Variety’ye verdiği röportajda Cronenberg, eşi Carolyn Cronenberg‘in 2017’deki ölümünden esinlenen The Shrouds’un kendisi için çok kişisel bir film olduğunu söyledi. Cronenberg: “Benim açımdan keder sonsuza kadar sürer. Geçmiyor. Ondan biraz uzaklaşabilirsiniz ama filmi yaparken herhangi bir katarsis yaşamadım.” diyerek sözlerini bitirdi.
Body-horror türünün yaratıcısı olarak bilinen Cronenberg, uzun süredir Cannes‘ın dayanak noktası oldu. 1996 yapımı Crash adlı filmi festivalde jüri ödülünü kazandı ve yarışmada altı filmi gösterildi: Spider (2002), A History of Violence (2005), Cosmopolis (2012), Maps to the Stars (2014), Crimes of the Future (2022). Ayrıca 2006 yılında Yönetmenlerin On Beş Günü’nün prestijli Altın Koç ödülüne layık görüldü.