Hüseyin Karabey’in belgeselleri, Unutma Beni İstanbul (2011) ile F Tipi Film (2012) gibi birçok yönetmenle bir araya geldiği filmleri dışında Gitmek: Benim Marlon ve Brandom (2008)’ndan sonraki ikinci uzun metrajlı filmi Were Dengê Min, 8 yaşındaki Jiyan adında bir kızın hayallerinin bir silah tarafından tutsak edilişinin öyküsünü anlatıyor. Van’ın Gevaş ilçesine bağlı bir köyde geçen film, askerlerin köyde silah saklandığı ihbarından hareketle yaptığı baskının ardından 60 yaşındaki Berfe ile torunu Jiyan’ın altüst olan hayatına odaklanıyor. Silahlar getirilmeyene kadar gözaltına alınan hiçbir erkeğin serbest bırakılmayacağını belirten askerlerin saldığı korkuyla silah arayışına giren Berfe ile Jiyan’ın yolculuğu, kuyruğu kopan bir tilkinin masalı ve dillere destan dengbejler eşliğinde yansıtılıyor.
Filmin masallar ile Kürtlerin tarihini, yaşadığı bütün acı tatlı olayları dillendiren dengbejler eşliğinde kurgulanması seyre farklılık, keyif katıyor. Öyküyü güçlendiren bu unsurun gerilediği; gergin, kötülük dolu gerçek hayatın üzerine serilen naif, çocuksu örtünün kalktığı noktalarda ise anlatım, tam anlamıyla eğretileşiyor. Kendinizi rüzgâra, dağ manzaralarına, bir ağıta kaptırmışken ansızın üniforması, tavırları ve ses tonuyla baştan mesafelerimizi açtığımız bir askerin hoyrat, ahkâm kesen çıkışları sizi daldığınız derinlikten alıyor. Hepsi bir gerçekliğe, yaşanmışlığa tekabül etse de anlatım tarzı bakımından epey hırpalandığınız bu kısımlar, Feride Gezer ile Melek Ülger’in başarılı oyunculuğuna rağmen, Hüseyin Karabey’in Gitmek: Benim Marlon ve Brandom (2008) filmindeki yumuşak, hayatın içinden ve bir nebze kapalı anlatımını özletiyor.