Üç yıl önce hayatıma giren ve beni dünyanın en mutlu insanı yapan kedilerim var benim. İçlerinden Sam Samito oğlum geçen ay ağır bir ameliyat geçirdi, benimse ömrümden ömür gitti. Şu an gayet iyi ve yaramazlıklarına devam ediyor. Ancak bu vesileyle benim de aklıma hayvanları konu edinen veya baş rollerinde hayvanların olduğu, içimizi ısıtan filmlerin listesini yapmak geldi. Listedeki filmleri keyifle izlemenizi dilerim… Sam’ime ithaf edilmiştir…
White God (2014)
İnsanın hayvana yaptığı zulmün perdeye yansıtıldığı en önemli örneklerden biri olan White God, 2014 Macar yapımı bir drama. Filmin yönetmeni Kornél Mundruczó. Lili’nin annesi ile babası ayrıdır ve Lili’nin tek dostu köpeği Hagen’dir. Macaristan’da çıkan safkan ırk köpekleri korumak için çıkan bir yasa ile melez köpek sahiplerine fazladan yükler getirilmiş bu neden ile de sokaklar melez köpeklerle dolmuştur. Melez olan Hagen de gelişmeden payını almıştır, Lili’nin ise Hagen’den vazgeçmeye hiç niyeti yoktur. Lili, sokağa salınan Hagen’ini bulmak için sokak sokak dolaşırken Hagen de peşindeki köpek yakalayıcıları, dilenciler ve köpek dövüşçüleri sayesinde insanların köpeklerin dostu olmadığını anlar ve çevresindeki sokak köpeklerini örgütleyerek insanlarla mücadele etmeye başlar. Film, Cannes’de Belirli Bir Bakış seçkisinde gösterilmiş ve aynı zamanda bu ödülü kazanmıştır. Filmde oynayan köpekler de Palm Dog ödülünün sahibi olmuştur.
The Bear (1988)
Jean-Jacques Annaud’un yönetmenliğini yaptığı, Amerikalı yazar James Oliver Curwood’un The Grizzly King adlı romanından uyarlanan Fransız yapımı drama-macera türündedir. Filmin oyuncuları ise Tchéky Karyo, Jack Wallace, André Lacombe’dir. Annesi ölen yavru bir ayının hayatta kalma mücadelesi anlatılır. Yavru ayımız kendini koruyup kollaması için yetişkin bir ayıya ihtiyaç duymaktadır ancak kendine ebeveyn olarak seçtiği yetişkinin onu kabul etmesi o kadar da kolay olmayacaktır. Yavrunun hayata tutunma çabaları çok duygusal bir biçimde beyaz perdeye aktarılmıştır.
Hachi: A Dog’s Tale (2009)
İngiliz-Amerikan ortak yapımı drama filminin yönetmeni Lasse Hallström’dür. Film Japonya’da yaşanan gerçek bir öyküye dayanır. Hachikō isimli köpek, insanı olan Profesör Parker Wilson’u her sabah işe giderken tren istasyonuna kadar geçirmekte, akşam da Wilson’un dönüşünü beklemektedir. Bu geçirme töreni artık bir rutine dönüşmüştür ta ki profesör ders verdiği esnada kalp krizi geçirip yaşamını yitirinceye kadar. Ancak Hachikō profesörü tren istasyonunda beklemekten hiç vazgeçmez ve dokuz yılı aşkın bir süre Wilson’un yolunu gözlediği için sadakatin sembolü haline gelir. Hachikō’nun ölümünden sonra tren istasyonuna heykeli dikilmiştir. Filmin başrollerinde Richard Gere, Joan Allen ve Sarah Roemer var.
Seabiscuit (2003)
Yönetmenliğini Gary Ross’un yaptığı filmin başrollerinde Tobey Maguire, Elizabeth Banks, Jeff Bridges, Michael Angarano, William H. Macy var. Amerika’da yaşanan büyük ekonomik buhran sonrasını anlatan film, genç bir jokey, eski bir kovboy ve bir iş adamının üstünden umut dağıtan bir yarış atının gerçek hikayesini anlatıyor. Film, En İyi Film dalında Oscar’a aday olmuştur.
Ponyo (2008)
Hayao Miyazaki ustanın eseri olan animasyon fantastik filmde, okyanus kenarında yaşayan küçük bir çocuk olan Sōsuke’nin bir gün deniz kenarında dolaşırken şişe içinde bir Japon balığı bulur ve onu eve götürerek adını Ponyo koyar. Lakin bu şirin balık sıradan değildir ve çok geçmeden Sōsuke’ye âşık olur. Ponyo artık kız çocuğu olma hayalleri kurmaktadır ve bu uğurda dünyanın dengesini bozmayı bile göze alacaktır.
The Lion King (1994)
Geleneksel animasyonun en güzel örneklerinden biri olan filmin yönetmenleri Roger Allers ve Rob Minkoff’tır. Filmin müzikleri Elton John’a aittir ve film müzik dalında iki adet Oscar’ın ve En İyi Film dalında Altın Küre’nin de sahibi olmuştur. Simba, kral Mufasa’nın oğlu ve onun krallığının varisidir. Mufasa, kardeşi Scar’ın kurduğu hain tuzak sonucu ölür ancak Scar suçu Simba’nın üstüne atar ve Simba krallığı olan Pride Land’dan uzaklaşır. Simba, Timon ve Pumbaa adında yeni arkadaşlar edinir ve kendine bambaşka bir hayat kurar. Ancak çocukluk arkadaşı Nala onu bulduğunda krallığını ve sorumluluklarını ona yeniden hatırlatacak ve krallığı geri almak uğruna amcasıyla amansız bir mücadeleye girişecektir.
Betthoven (1992)
Köpek hırsızlarının ellerinden kaçmayı başarıp Newton Ailesi’nin evine sığınan yavru bir köpeğin hikayesini anlatır film. Evin küçük kızının piyanoda çaldığı Betthoven’in 5. Senfonisi’ne verdiği tepki üzerine köpeğin adı Betthoven konulur ancak George’nin Betthoven’a babalık etmek gibi bir niyeti yoktur. George’nin Betthoven’ı kabullenme süreci ve Betthoven’ın kötü niyetli kişilerin ellerinden kurtulma serüveni kalpleri eriten görüntülerle işlenmiştir. Filmin yönetmeni Briant Levant ve başrol oyuncuları Charles Grodin ve Bonnie Hunt’tur.
Marley & Me (2008)
John, karısının çocuk sahibi olma arzusunu dizginlemek için köpek beslemeye karar verir ve Jenny’e sürpriz yaparak bir köpek yavrusu evlat edinir. İsmini Bob Marley’den alan Marley sevimli mi sevimli olmasına karşın dünyanın en yaramaz köpeği olmaya adaydır. Çıkan her fırtınada evdeki her şeyi parçalamakta ve hiçbir kurala riayet etmektedir. Ancak John ve Jenny onunla yaşamaya çoktan alışmışlardır bile. Geçen yıllarla birlikte Grogan ailesi genişler ancak Marley her zaman ailenin gözbebeği olarak kalır ve Marley’in yaramazlıklarla dolu tüm bir yaşamı seyirciye aktarılır. Filmin yönetmeni David Frankel’dir. Başrollerinde ise Owen Wilson ve Jennifer Aniston bulunuyor.
Garfield: The Movie (2004)
Dünyanın en tembel sarmanının hikayesi Peter Hewitt tarafından beyaz perdeye aktarıldı ve filmin başrollerinde sesi ile Bill Murray, Breckin Meyer ve Jennifer Love Hewitt bulunuyor. Garfield bu macerasında eve yeni gelen Odie adlı köpekle rekabet etmektedir. Jon âşık olduğu Liz’i etkilemek için Odie adlı bir köpeği evlat edinmek zorunda kalır. Odie’nin gelişiyle Garfield için cehennem azabı başlamıştır. Garfield Odie’den kurtulmak için türlü muzurluklar yapar. Ancak Odie’nin evden kaçtığı bir gün onu eve geri almaması üzerine Odie’nin köpek hırsızlarınca kaçırılması üzerine de Odie’yi kurtarma görevi Garfield’e düşer.
All Dogs Go To Heaven (1989)
Gary Goldman ve Don Bluth’nin yönetmenliğini yaptığı animasyon filmde New Orleans’ta yaşayan Charlie ismindeki bir köpek ortağı olan Carface ile kumarhane işletmektedir. Bir gün Carface, Charlie’yi öldürür ve Charlie cennete gider. Ne var ki asıl hikâye bu andan sonra başlar. Charlie her ne kadar cennette de olsa durumundan memnun değildir ve dünyaya geri dönmenin yollarını arar. Charlie dünyaya dönmenin yolunu bir şekilde bulur ancak bu sefer ölmemesi gerekmektedir aksi takdirde artık bir daha cennete gidemeyecektir. Charlie bu riski göze alarak dünyaya döner ve hayvanlarla konuşma yeteneği olan yetim Anne Marie adlı bir çocukla tanışarak kötü yürekli Carface’yi alt etmeye koyulur.
Earthlings(2005)
Son filmi ise hayvanlara yapılan eziyeti konu edinen bir belgesele ayırmak istedim. 2005 Amerikan yapımı belgeselin yönetmeni Shaun Monson, anlatıcı ise Joaquin Phoenix. Belgesel, insanların yemek, beslemek, giyinmek, eğlenmek ve bilimsel deneylerde kullanmak üzere hayvanlara yaptığı kötü muameleyi konu ediniyor, Filmin en güzel özelliklerinden biri ise yönetmeninden, yapımcısına kadar herkesin vegan olması! Aynı ekip 2015 yılında çektikleri Unity adlı belgeselde de bir araya geldiler, bu bilgiyi de buraya iliştirmeden geçemedim. İnsanların hiçbir canlıdan üstün olmadığının, yer yüzündeki ve hatta evrendeki tüm canlıların eşit olduğunun anlaşıldığı ve doğaya yapılan zulmün sona erdiği bir yaşam dileğiyle…