Sinema tarihinin en büyük efsanelerinden Buster Keaton’ın ilk dönem sessiz kısalarından biri olan The Goat (1921)’ta da yanlış anda yanlış yerde bulunmayı kendine düstur belleyen tiplemesiyle karşımıza çıkıyor. Meraklı ve aylak kahramanımızın kazara bir fotoğraf karesine misafir olmasıyla birlikte başına yeni bir bela alır. Firar eden azılı katil Keskin Nişancı Dan’in arandığı ilanlarda fotoğrafı basılınca soluksuz bir kovalamacanın içine düşer. Komedi üstadı Buster Keaton bu koşturmacanın içerisinde sakarlıklarının ve talihsizliklerinin yanı sıra aşka da yer açarken doğal mekân ve çevre etkenlerini kullanarak yaratıcılığı en üst seviyeye taşıyor.