Bizi yaralarsanız kanamaz mıyız?
Gıdıklarsanız gülmez miyiz?
Zehirlerseniz ölmez miyiz?
Ve zulmetseniz öç almaz mıyız?
(Roman POLANSKİ ,The Pianist,2002)
Naziler… Uzun adıyla; Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi. Gücünü saf Alman ırkı yaratma idealinden, ulus-devletten, etnik milliyetçilikten ve etnik kimlikten, yani kısacası ırkçı ideolojiden alır. Adolf Hitler… Almanların “Führer”i… Bir diğer ifadeyle: Ektiği kin ve nefret tohumları ile yaklaşık altı milyon Yahudi’nin öldürülmesinin fitilini ateşleyen, 20. yüzyılın en iyi tanınan diktatörü.
In the Fade (2017), Fatih Akın’ın 75. Altın Küre Film Festivali’nde En İyi Yabancı Film ödülünü alan yapıtı. Baş karakter Diane Kruger rolünü derinlemesine içselleştirmesiyle olayı adeta bizzat yaşayan gerçek bir anne… Film; Almanya’da Nazi ideolojisini savunanlar tarafından gerçekleştirilen bir bombalı saldırı sonucu eşini ve oğlunu kaybeden Katja Şekerci’nin adaleti sağlama sürecindeki dramını ele alır. Patlamadan sonra Katja, polisler tarafından yaralıların olduğu spor salonuna getirilir. Kendisine teşhis edilemeyen iki ceset bulunduğunu söylenir. Bunlar bir adam ve bir çocuk cesedidir. Katja durumu öğrendiğinde, yönetmen tüm çevresel sesleri kapatır. Sadece sessizlik… Ve bir annenin çığlığı, öyle ki tüm dünyaya duyururcasına. Alman Baş komiser Katja’ya “Kocanız Müslüman mıydı?” diye sorar. Aldığı cevap “Hayır” olur. Katja’nın eşi Nuri, Türk mahallesinde yaşadığı için Nazilerce katledilen bir Kürt’tür. Basın olayı manipüle eder ve mahkemeden adaletli bir karar çıkmaz. Yönetmen adaletin ağır işlediğini bizlere kamera tekniğiyle göstermeyi tercih eder. Özelikle duruşmanın karara bağlanacağı sekansta hâkim ve savcıların mahkeme salonuna ağır çekimde girmeleri, ne olursa olsun mahkemeden Katja Şekerci’in aleyhine bir kararın çıkacağının habercisidir. Bunun üzerine yas içindeki Katja kendi adaletini sağlamanın peşine düşer.
Adalet; hâkimin eliyle güneş gibi ruhları, vicdanları, kalpleri aydınlatmak yerine gece gibi gerçeklerin üzerini örterse, insanları kendi adaletlerini aramaya iter (Bu bağlamda İz, Adalet Peşinde, Missouri, Üç Billboard Edding Çıkışı gibi filmler izlenebilir). Katja, kendini bir cezalandırıcıya dönüştürür ve kendince suçun cezasını keser. Çivilerle doldurduğu bomba düzeneği ile bir karavanın içinde zanlıları öldürür. Çıkan ateş çevreye dağılır ve ağaçların da yanmasına neden olur. Bu, bir ülkede adalet bozuk işliyorsa sadece insanların değil, doğanın ve diğer canlıların da güvende olmadığının net bir işaretidir. Nuri Şekerci; Türk mahallesinde yaşayan, Nazilerin katlettiği bir Kürt… Biz kendimizi, kendi aramızda ayrı kompartımanlara yerleştirsek de, dışarıda aynıyız. Biz… Türk, Kürt… Onların gözünde ötekileriz sadece… Öldürüldüğümüzde ise ”Onlar artık insan değil, sadece vücut parçaları” denen bizleriz.
Halil Dusak
Efsane bi yazı
Adaletsiz sistemler var oldukça, adaleti arayan ve sağlamaya çalışan insanlar da var olacaktır. Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum Halil Bey, başarılar diliyorum.
Siz değerli okuycularima en içten dileklerimle teşekkür ediyorum…