Dünyaca tanındığında özellikle yaşından dolayı çokça konuşulan Xavier Dolan, henüz ilk filminin etkileri sürerken geçtiğimiz aylarda ikinci filmi “Hayali Aşklar”la seyirci karşısına çıkmıştı. Yine kendisinin yazıp, yönetip başrolünde oynadığı bu filmin, ilk filmi “Annemi Öldürdüm” gibi yarı-biyografik denebilecek yanları mevcut. Yönetmenin kendi özel hayatında karşılaştığı duyguların ele alındığı bu filmde seyirciye, iki dost, Marie ve Francis’in, hayatlarına giren “muhteşem” Nicholas’a aynı doğrultuda ilgi göstermeleri üzerine arkadaşlıklarında yaşadıkları sarsıntı gösterilir. Platonik aşk, “arkadaşlık” ve “aşk”ın ince çizgisi, “dost” olmanın verdiği “güven”in anında yok olabilmesi gibi herkese tanıdık durumlar üzerinden ilerleyen film, konu itibariyle klasik bir “aşk üçgeni” hikayesiymiş gibi gözükse de Nicholas’a aşık olan iki yakın arkadaşın birinin heteroseksüel, diğerinin ise homoseksüel olması, hikayeyi “klasik aşk üçgeni”nin dışına çıkararak seyircinin duruma farklı bir açıdan daha bakmasını sağlıyor.