Thomas Berger’in aynı isimli romanından uyarlanan, Arthur Penn tarafından beyazperdeye aktarılan yapım, on yaşındayken Kızılderililer tarafından kaçırılan ve onlarla birlikte yaşamaya başlayan Jack Crabb’in yaşadıklarını anlatmaktadır. Filmin başlaması ile birlikte, 121 yaşındaki Jack Crabb kadrajda kendisiyle röportaj yapan gazetecinin ukala tavırları karşısında mikrofonu eline alır ve başından geçen maceraları teker teker anlatmaya başlar. Kızılderililer ile yaşamaya başlamasını, ardından koyu bir Hristiyan olan Bayan Pandrake(Faye Dunaway) ile geçirdiği zamanları daha sonra karşısına çıkan ablası ile birlikte geçirdiği keskin silahşör zamanlar ve Vahşi Bill ile karşılaşması takip eder. Zaman, Jack’i döngüsel olarak başladığı yere, yine Kızılderililerin yanına getirir ve tabi ki aralarda ayık gezemediği zamanlar ise yaşadıklarını ve başından geçenleri muhakeme etmesi için önemli bir etken olur. General Custer ve ordusu ise onu ölümden kurtaracak, siyahlar için intikamı beyazların safında yer alarak hayata geçirmeyi planlar. Yapım, Western filmlerine yapmış olduğu absürd göndermelerle ve Jack Crabb karakterine hayat veren başarılı Dustin Hoffman performansı ile türdeşi olan Western yapımları arasında özel bir yere sahiptir.