İki dünya savaşının arasında çekilen, Leontine Sagan imzalı Mädchen in Uniform (1931) sinema tarihinin ilk lezbiyen hikâyesidir. Christa Winsloe’nun kendi yaşadıklarından esinlenerek kaleme aldığı romanından yola çıkılarak senaryolaştırılan hikâye, önce tiyatroya daha sonra ise beyazperdeye uyarlanır.
Katı Prusya disipliniyle yönetilen bir kız lisesinde geçen filmin tamamı kadınlardan oluşmaktadır. Yönetimin en tepesinden tut da öğrencilere kadar herkes kadındır. Bir nevi sindiren de sindirilen de kadınlardan oluşur. Okul, kuralları ile adeta Nazi kamplarının bir öncülü gibidir. Hatta öğrencilerin üniformaları bile kamplarda kullanılanları akla getirir. Yaşadığımız çağla kıyaslayınca tahayyül etmenin bile imkânsız olduğu bu okulda tüm öğrenciler tek bir öğretmene hayrandır. Lakin Manuela ile Fräulein von Bernburg arasında yeşeren duygular, hayranlıktan öte bir anlam içerir. Tabii bu yakınlaşma, kendini ahlak bekçisi addeden yönetimin büyük tepkisine neden olur.
Hitler iktidarının arifesinde, kısa bir süre sonra eşcinsellerin kamplarda katledileceği bir zamanda çekilen ve sinema tarihinde bir ilki gerçekleştiren Mädchen in Uniform, kadın gücünün altını çizmesi anlamında çok önemlidir.