Gürcü yönetmen Zaza Urushadze’nin, mandalina toplayarak geçen zamanın sadeliği, sıradanlığıyla, bütün o orta karar turunculuğu kana bulayan anlamsız savaş karmaşasını naif bir dille çarpıştırdığı filmi, başta filme konu olan Gürcü-Abhaz Savaşı’nı, öte yandan ise dünyadaki bütün kamplaşmaları hedefine alıyor. No Man’s Land (2001) filmindekine benzer olarak saflar arası diyalog arayışına da giren film, bu diyalog kurmacasına kapılarak günlük hayatın savaşa rağmen devam eden akışını geri plana atma hatasına düşmüyor. Yönetmenin sabırla yaptığı dokunuşlar, doğanın bütün güzelliğini yansıtmaktan çekinmeyen yaklaşımı ve buna eklenen dingin müziklerle oluşturulan atmosfer, Lembit Ulfsak’ın canlandırdığı yaşlı Ivo’nun sakin, olgun ve iyi niyetli tavrıyla tamamlanıyor.
Savaşa rağmen yaşadığı yeri terk etmemekte ısrarlı olan Ivo, zamanını atölyesinde, evinde yahut kalan tek komşusuyla birlikte mandalina bahçesinde geçiriyor. Her ne kadar savaştan uzak kalmaya çalışsa da kaçınılmaz olarak onun içine çekiliyor ve ardı ardına gelen terslikler neticesinde birbirine düşman iki askeri kendi evinde ağırlamak zorunda kalıyor. Böylece cepheler ve büyükçe ordular arasında ilerleyen bilindik savaş kurgularını mikro olarak sunan film, izleyiciyi bir yandan Ivo’nun evinin etrafını sarmalayan mandalina bahçelerinden yükselen kokuların düşüne bırakıp rahatlatırken, diğer yandan düşman iki asker arasındaki gerilimle sürekli yokluyor. Bu rahatlık ve gerilim arasındaki gelgitler içerisinde izleyiciyi savaşı yaşamaya ya da izlemeye değil de, düşünmeye davet eden Mandariinid, insanlığın tükenmez kavgasına mesaj haykıran bir dille değil de; hayatın içinden, mütevazı yaklaşımıyla öne çıkıyor.