The Exorcist (1973, yön: William Friedkin)
Korku filmleri tarihçesine bakıldığında ilk örneklerin genelde eski mitler ve folklorik anlatılarda rastlanılan kurt adam, mumya, canavar, vampir esinlenmeleri üzerine kurgulandığını görürüz. William Peter Blatty’nin aynı adlı romanından uyarlanan The Exorcist ise yaygın kullanılan bu kurguyu dinsel formlar ve politik alt metinlerle zenginleştirerek türü başka bir düzleme geçirir. 1970’li yılların özellikle korku sineması açısından bir lale devri olduğunu düşünürsek, dönemin mihenk taşı olarak da bu filmi en başa koyabiliriz. Ticari anlamda büyük bir başarı elde eden bu filmin kötü şöhreti ise çekimler esnasında yaşadığı rivayet edilen set kazası haberleri ile yaygınlaşmıştır. Günümüzde korku magazini yapan ilgili siteler, efsaneleşen bu geçmiş söylentileri, türün güncel örnekleri vizyona girmeden hemen önce hâlen bir reklam triği olarak kullanırlar.
Hikâyede aktris bir annenin kızı olan Regan’ın zamanla sergilediği garip davranışları sonucu ruhunun şeytan tarafından ele geçirildiğine karar verilir. Senaryonun akışı itibariyle egzorsizm (şeytan çıkarma) filmin ana aksını oluşturur. Egzorsizm tarihsel olarak her ne kadar şaman inancından gelme bir yöntem olsa da zamanla Katolik kilisesi tarafından da kullanıldığı bilinmektedir. Bu nedenle filmde çok sayıda kiliseye yöneltilmiş göndermeler mevcuttur. Regan’ın içine şeytan girmesinden sonra göbek isminin Teresa olduğunun öğrenilmesi gibi çok sayıda örneği bu yönde sıralayabiliriz. Ya da modern tıbbın çare bulamadığı bu vakayı, bir rahibin ne kadar çözümleyebileceği durumu. Film, dönemi içerisinde büyük sansasyon yaratması ve kendine has bir alt tür oluşturması sebebiyle adını sinema tarihine kazımıştır.
The Sting (1973, yön: George Roy Hill)
1970’ler özellikle ABD’nin içine bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle sinema dilini de önemli ölçüde etkilemiştir. Kriz dönemi filmleri olarak tabir edebileceğimiz benzer yapımlar, Amerikan toplumuna hâkim olan olumsuz havayı, oluşturulan idealize edilmiş tipolojiler üzerinden dağıtmaya çalışır. Amaç, Amerikan rüyasının kendi muhafazakâr çemberi dışına çıkarak kaybolmasına toplum nezdinde bir nevi bariyer örmektir. Suç oranlarının yükseldiği, insanların kolay yoldan para kazanma eğilimleri gösterdiği böyle bir dönemde George Roy Hill’in Robert Redford ve Paul Newman ikilisi ile çekmiş olduğu ikinci yapım olan The Sting, büyük bir gişe başarısı elde etmiştir. Konusu itibariyle 1930’larda geçen bir dönem filmidir. Suç olgusuna, oluşturduğu karakterler üzerinden sempatik bir bakış açısı katan Hill, usta-çırak ilişkisine sahip iki üçkâğıtçının, kumar tutkunu bir gangsterden almak istedikleri intikam üzerine kurguladıkları türlü düzenbazlıkları ele alır. The Sting, Serpico (1973) gibi suçun uğruna savaşıldığı aydınlık tarafa bakan filmlerin aksine, inadına karanlık tarafta yer alarak vaziyeti komik hâle getirip aklayan bir eserdir. Ayrıca Oscar gibi çok sayıda ödülü kazanarak, soygun filmlerine referans olan en önemli eserlerden biri olarak addedilmiştir.
Alpaslan Paşaoğlu