Jane Campion
Altın Palmiye’yi almış ilk ve şimdilik tek kadın yönetmen olan Yeni Zelanda asıllı Campion, aynı zamanda Akademi Ödüllerinde en iyi yönetmen ödülüne aday olarak gösterilen ikinci kadın yönetmendir. Sidney Üniversitesi’nde resim eğitimini tamamlayan Campion, resim sanatının limitlerinden sıkılarak sinemayla uğraşmak ister ve çektiği Tissues (1998) adlı kısa filmiyle sinema macerasına başlar. Bu macerayı bir üst seviyeye taşımak istediğinden olsa gerek, Avusturya Film Televizyon Radyo okuluna kayıt olarak kısa filmler yapmaya devam eder. Peel (1982) adlı kısa filmiyle 1986 Cannes Film Festival’inde Altın Palmiye Kısa Film ödülünü kazanarak adeta geleceğin en önemli kadın yönetmenlerinden biri olacağının mesajını verir. İlk uzun metrajlı deneyimi olan Sweetie (1989) filmiyle çeşitli ödüller alsa olsa da 1990 yılında yönetmenliğini yaptığı biyografik bir film olan An Angel at My Table(1990) ile ismini duyurmaya başarır. Yazar Janet Frame’in sancılı hayatını anlatmak amacıyla yapılan film, küçük bir kız çocuğunun yetişkin kadına dönüşme sürecini göstermesiyle de ayrıca önemli. Filmlerinde genellikle kadınları baş karakter yapan Jane Campion, The Piano (1993) filminde yarattığı sessiz kadın karakterinin kendi cinselliğini keşfedişini ve buna bağlı olarak başından geçenleri anlattığı hikâyesiyle 66. Akademi Ödülleri’nde En iyi Özgün Senaryo ödülünü almış ve En iyi Yönetmen ödülüne aday olarak gösterilen ikinci kadın olmayı başarmıştır. Bu filmden sonra, anlatı tarzı bir miktar değişen Campion görüşlerinden hiçbir zaman ödün vermemiştir.
Önerilen Filmleri; An Angel at My Table(1990), The Piano (1993)