‘‘Çocukken, biz birlikte yaşarken, topuklarının sesini duymadan yatamazdım. Beni görmek için gelirdin ve sonra, ökçelerin uzakta, koridorda kaybolurdu. Saatin ne kadar geç olduğu önemli değildi… Ben uyanık kalırdım, ökçelerinin sesini duymak için…’’ Kimi zaman bir koku, kimi zamansa bir sestir bize birilerini hatırlatan… Ve bazen de topuk sesleri… Her kadının farklı bir topuk sesi var mıdır bilinmez, ama çoğu Almodóvar filminde olduğu gibi, bu filmdeki kadınlar da, günahları ve sevapları ile kendilerini farklılaştırmayı başarıyor ve kendilerine has topuk seslerini işitmemizi sağlıyorlar. Hayatı boyunca, oldukça ünlü bir isim olan annesinin ilgisini çekmek için sessiz çığlıklar atan genç bir kadının hikayesidir, Tacones Lejones… Bir anne-kız filmi, bir intikam filmi, bir kural bozma filmi diyebileceğimiz yapım, her şeyden öte, insanın, sadece iyi yanlarıyla değil, eksik yanları ve kirli sırlarıyla da çırılçıplak insanlığın filmidir… Pedro Almodóvar’ın favori kadınlarından Victoria Abril ve Marisa Paredes’in başrolleri paylaştığı ve oyunculukları ile devleştiği film, genç Javier Bardem’i küçük bir rolle görmemiz açısından da enteresan bir yapımdır.