İlk çekildiğinde yeterince ilgi toplayamamış olsa da, kadını merkezine alan ilk Western filmlerinden biri olan Antony Mann’in The Furies (1950) filmi, aile dinamikleri, toprak savaşları, şehvet, aşk gibi konuları bu tür üzerinden inceler. T.C Jefferson adlı iş adamı çifliğini kızı Vance’e bırakmayı planlıyordur — fakat bu planı ondan intikam almak isteyenler ve Vance’in kendi hisleri tehdit etmektedir. Olası Freudyen okuması ile de kendinden çok söz ettirmiş olan film, aynı zamanda Macbeth ve King Lear gibi Shakespeare dramalarından taşıdığı özelliklerle de dikkatleri üzerine çeker. Filmdeki noir ve gotik estetik de Western’i modernleştirir bir tarzdadır, her ne kadar çoğunlukla içeride geçse de sinematografide Oskar’a aday olmasında geniş plan manzara çekimlerinin de etkisi olduğu şüphesizdir. Walter Huston ve Barbara Stanwyck’in başarılı oyunculukları da filmin zayıflıklarını neredeyse örter niteliktedir.