Kazuo Ishiguro’nun aynı adlı ödüllü romanından Ivory&Merchant ortaklığında beyazperdeye aktarılan The Remains of the Day, İkinci Dünya Savaşı sonrasını ve flashbacklerle savaşın öncesini anlatıyor. Anlatıcımız ve hikayeyi gözünden gördüğümüz karakter, Anthony Hopkins’in mükemmel oyunculuğuyla hayat verdiği, Darlington malikanesinde baş kahya olan Stevens, görevine aşırı denebilecek bir sadakat ve aşkla bağlıdır. Masadaki servis takımlarının yerlerini metreyle ölçecek kadar titiz olan Stevens, müdire Ms. Kenton’ın (Emma Thompson) gelişiyle yeni duygular tatmaya başlasa da, duygularını belli etmeyen ve her durumda soğukkanlılığını koruyan biri olarak aşkını da kendi içinde yaşamayı bilecektir. Stevens’ın hikayesinin ardında, filmin belkemiğini oluşturan noktalardan biri de elbette politika. Nazi yanlısı Lord Darlington’ın savaştaki rolüne ve diğer Avrupa ülkeleriyle Amerika’nın politik güçlerine de yer veren hikaye, Stevens’ın gözünden hayata, pişmanlıklara, görev aşkına ve aslında çoğu duygunun platonik olarak kaldığı ve hiç yaşanmadığı bir geçmişin kalıntılarına doğru özlem dolu bir yolculuk.