Birinci Dünya Savaşı’nın tüm vahametiyle devam ettiği 1919 senesinde geçen, masalsı dünyaların yönetmeni Jean-Pierre Jeunet imzalı Un long dimanche de fiançailles, cephede kendilerini yaraladıkları için idama mahkûm edilen Manech ve dört arkadaşının hikâyesiyle açılır. Nişanlısının ölüm haberini alan Mathilde, sezgileri konusunda kimseyi ikna edemese de Manech’in öldüğüne asla inanmaz. Kaçtığını ya da saklandığını düşünür. Tuttuğu avukat ve dedektifle birlikte bir yandan savaş belgelerinin izini sürerken, diğer yandan aynı cephede savaşmış bir çavuşla ve idam mahkûmlarının yakınlarıyla temasa geçerek olayı araştırmaya başlar. Ortaya çıkan yeni bilmece ve sırlarla Mathilde’in umudu zaman zaman azalsa da Manech’i aramaktan bir an olsun vazgeçmez. 2005’teki César Ödülleri’nde “En İyi Kostüm” ve “En İyi Yapım Tasarımı” ödüllerinin sahibi film, yönetmenin alışkın olduğumuz dönem filmi kokan renkleriyle, aşk temasını, savaş fonu üzerinde yürütmedeki başarısıyla, 2000’lerin başındaki teknolojik imkânların üzerine çıkan görsel tasarımıyla izlenmeyi hak ediyor.