Insomnia (Yön. Christopher Nolan, 2002)
Karanlığın gizeminden yararlanıp izleyicide heyecan yaratmak gerilim filmlerinin olmazsa olmazıdır. Merak unsuru ön plandadır ve olay örgülerindeki beklenmedik gelişmelerle hikâyeye tat katılır. Genellemelerin arkasına sığınmak yerine ışığın rahatsız edici berraklığını kullanarak saklanamamak duygusunu ana karakterine yedirmek için farklı bir yol izleyen Insomnia, adeta her sahnesiyle içimize işleyen bir yapım olmayı başarıyor. Norveçli Erik Skjoldbjærg’in yönetmen olarak ilk defa çıkış yaptığı ve senaryosunu Nikolaj Frobenius ile kaleme aldığı Insomnia (1997), etkileyici hikayesiyle alkışı hak ediyor. Tansiyonu her daim yüksek tutmayı başaran yönetmen, eleştirmenlerden yüksek not alması ve 2002 yapımı filme ilham vermesi açısından da hafızalarımızda yer edinmeyi başarıyor.
Film, dört yıl sonra Christopher Nolan tarafından yeniden çevriliyor. Yıl, yönetmen ve ülke farkı olmasına rağmen Nolan’ın gözüyle daha çarpıcı bir hale gelen film, hemen hemen aynı hikâye üzerinden ilerliyor. Fakat birçok remake gibi ana hikâyenin basit bir yansımasından çok, ince düşünülmüş ve çok katmanlı karakterleriyle daha sağlam temellere oturturmuş bir yapım olarak ortaya çıkıyor. Öyle ki eleştirmenlerden de iyi not alan ve övgüye layık görülen filmin senaryosu Robert Westbrook tarafından kitaplaştırılıyor.
Al Pachino, Robin Williams ve Hilary Swank’in başrollerinde oynadığı Insomnia (2002), başarılı bir Los Angeles dedektifi olan Will Dormer ve partneri Hap Eckhart’ın bir cinayeti araştırmak için Nighmute, Alaska’ya gelmelerinin ardından yaşananları konu alıyor. Ana olay örgüsü, kararmayan hava nedeniyle günlerce uykusuz kalan Dedektif Dormer’ın üzerine yüklenen stresin de etkisiyle verdiği yanlış kararlar ve sonuçları üzerinden ilerliyor.
İki film arasındaki farklılıklar daha ilk sahnelerden göze çarpıyor. Norveç yapımı Insomnia’da Will Dormer, daha bireysel, ne yaptığını bilmeyen, cinsel dürtülerini kontrol edemeyen ve sıkıntılarını daha çok kendi içerisinde çözümlemeye çalışan bir dedektif olarak karşımıza çıkıyor. Film boyunca da bize kendisini tam anlamıyla ifade edemediği gibi içinde bulunduğu kedi fare oyunundaki ipuçlarını bulmak yerine bunların tesadüfen karşısında belirmesi izleyiciyi tatmin etmiyor.
2002 yapımı filmde ise üzerinde etraflıca çalıştığı karakter Dedektif Dormer ve daha fazla sahne süresi verdiği katil Walter Finch’in ‘zorunlu’ arkadaşlığını filmin merkezine alan Nolan, arka plana eklediği müziklerle de izleyiciyi her daim gergin tutmayı başarıyor. Dormer’ı ilk filmde canlandıran Stellan Skarsgård’a kıyasla ikinci filmde yaşça büyük Al Pachino’yu başa geçirerek dedektifi yorulmuş ve geçmişinde yaptığı bir takım utanç verici sırlarının ağırlığıyla omuzları çökmüş biri olarak karşımıza çıkarıyor. Karakterlerin duygularının daha net izleyiciye yansıdığı, yan karakterlerin olay örgülerinin daha iyi kurgulandığı ve Dormer’ın üzerindeki baskının arttığı filmde kullanılan flashbackler (geriye dönüş) de sahnelerin tek boyutlu olmasını engelliyor. Karakterlerin dönüşümlerinin tamamlanmasıyla daha tatmin edici bir sonla veda eden filmin bir iki sahnesinin de Seven’dan (1995) alıntılar olması dikkat çekiyor. İlk filmdeki parlak ve beyaz renklere kıyasla daha gri ve donuk renk seçimine giden Nolan, janrın gerekliliklerini sonuna kadar yerine getiriyor.
2002 yapımı filmi daha sonradan izlediği söyleyen 1997 Insomnia’nın yönetmeni Erik Skjoldbjærg, Nolan’ın hikâyenin aslına sadık kalarak ana filmi incitmeden fazlasıyla emek verilmiş bir remake çekmesinden dolayı mutlu olduğunu ve filminin Nolan gibi bir yönetmenin elinde evrilmesinden dolayı şanslı hissettiğini söylüyor.
Efsane Karayılanoğlu Toka