Sinema yedinci sanat olmanın ötesinde çoğu insan için tutkudur, yaşama sebebidir, terapidir. Her bir yönetmen film yapım sürecine etkilendikleri isimlerden ya da olaylardan izlerle başlar. Film yapmak zordur, sinema emek ister. Bu listemizde film yapım sürecini ele alan ve film içinde film sunan bir çalışma gerçekleştirdik.
Otto e Mezzo: Sekiz Buçuk (Yön. Federico Fellini, 1963)
Federico Fellini başyapıtı Otto e Mezzo: Sekiz Buçuk, yönetmenin yolculuğunun uhrevi kodlarına yine aynı temsilde film yapımcısı vizöründen değinmektedir. Orta yaş sendromunun eşliğindeki Guido Anselmi, tüm hayatı boyunca beklediği o muazzam filmi geçmişiyle; anksiyetik çöküşüyle, hüsran dolu aşk yaşamıyla ve sorunlu ilişkileriyle yüzleşerek kadraja almaktadır. Tüm uğraşlarına rağmen istediği gibi gitmeyen çekim süreci Guido’nun evreninde yeni bir hikâyenin temelini oluşturur. Sanat eserinin biricikliğini, sanatta ruhsallık kaygısını ve yönetmenin film yapım sürecindeki psikososyal süreçlerini sinematik nüanslarla eleştiren Fellini, bu eserinde kendi külliyatına adeta bir saygı duruşunda bulunmaktadır. Ayrıca Otto e Mezzo: Sekiz Buçuk sinema sanatıyla akademik olarak ilgilenenlere ve film yapan bireylere kılavuz olma misyonu da taşımaktadır.
Dirty Harry: Dead Pool (Yön. Buddy Van Horn, 1988)
Clint Eastwood’un batı hikâyelerine alternatif olarak tasarlanan Dirty Harry serisi başarılı bir polis memurunun hayatından kesitlere odaklanmaktadır. Bürokrasiyle başı dertte olan Harry, kendine has adalet sistemine tabiidir ve suçluları yakalamakta muazzam bir başarı ivmesine sahiptir. Bütün kirli işlerin üstesinden gelme sebebiyle kendisine ekip arkadaşları Kirli, belalı, muzur anlamlarına gelen Dirty lakabını takmıştır. Serinin beşinci ve son filmi olma özelliği taşıyan Dead Pool, başarılı yönetmen Peter Swan’a rahatsız edici derecede hayran sapık bir katilin yakalanma sürecine odaklanmaktadır. Jim Carry, Clint Eastwood, Liam Neeson gibi isimlerin performanslarıyla başarılı bir aksiyon vadeden yapım, yönetmenin yolculuk hikâyesine alternatif bir yaklaşım sergilemektedir.
Living in Oblivion (Yön. Tom DiCillo, 1995)
Stevie Buscemi’nin umutsuz bir yönetmeni canlandırdığı Living in Oblivion, bir film setinde yönetmenin başına gelebilecek olası her türlü sorunu aynı gün içinde farklı hikâyelerle ele alıyor. Sete çıktığı andan itibaren birçok aksaklıkla mücadele eden Nick, her türlü yanlış anlaşılmaya, çaresizliğe ve manik depresif sanrılara rağmen film içinde film mottosunun başarılını bir örneğini seyirciye sunuyor. Living in Oblivion, siyah beyaz ve renkli sahneleri aynı kurgu üzerinde harmanlayarak diyalektik bir anlatım yakalıyor. Film yapım sürecini anlatan deneysel filmlerden biri olma özelliği taşıyor.
Irma Vep (Yön. Olivier Assayas, 1996)
Olivier Assayas imzalı Irma Vep (Vampire) vampir mitini dişil enerji üzerinden kadına addeden bir yönetmenin film yapım sürecine odaklanmaktadır. Çin sinemasının başarılı isimlerinden Maggie Cheung’un özellikle tercih edildiği hikâye, Fransa sineması için yenilikçi bir serüvenin alt metnini tasarlamakta. Yönetmen René Vidal karakterine hayata veren Jean-Pierre Léaud, Fransız sinemasının entelektüel ve öncü güruhunu oluştururken film yapım sürecinde yaşadığı aksaklıkları dile getiriyor. Sık sık geçirdiği sinir krizleriyle her sahnede sürecin tüm gerginliğini izleyenlere aktarıyor. Ortak yapımlarda yaşanan sorunları ve bir filmin başarılı olması için iyi bir yönetmene ve oyuncuya ihtiyaç duyulmasının ötesinde, aslında yapılan şeyin güçlü bir motivasyona ihtiyaç duyduğunun altına çiziyor. Irma Vep, fransız sinemasının fazla entelektüel oluşunu ve auter kavramını egosantrik bir uslûpla yeniden gün yüzüne çıkarıyor.
Nun va Gooldon (Yön. Mohsen Makhmalbaf, 1996)
Bağımsız İran Sineması’nın önemli isimlerinden Makhmalbaf’ın listemize kazandırdığı Nun va Gooldon, otobiyografik bir film olma özelliği taşımaktadır. Yönetmenin henüz öğrencilik yıllarında katıldığı bir eylemde polis memurunu yaralaması ve sonrasında yaşadığı pişmanlığı anlatan film geçmişe yeniden dokunuşla atıfta bulunur. Başından geçen olayları ve dönemin kaotik yapısını bir belge temsiliyle sinema yoluyla anlatmak isteyen Makhmalbaf, kendisi gibi o döneme şahit olmuş arkadaşlarıyla bir film ekibi kurar. Nun va Gooldon, geçmiş ve şimdiki zamanı paralel kurguda işler. Yaşanan tüm gerçeklik film yoluyla yeniden tasarlanır.
Mulholland Drive (Yön. David Lynch, 2001)
David Lycnh sinemasının hakkında en çok okuma ve araştırma yapılan filmlerinde biri olan Mulholland Drive, aktris olma hayaliyle Los Angeles’a gelen Betty’nin hikâyesini merkeze almaktadır. Katıldığı bir oyuncu seçmesinde yönetmenin ilgisini çekmeyi başaran Betty, yavaş yavaş garipleşemeye başlayan olayların içinde kendisini bulur. Gösteri dünyasının karmaşıklığı, zirvede olma çabası, gelinen konumu koruma, yapımcıların yönetmenleri manipüle edişi gibi konulara atıfta bulunan Mulholland Drive (2001) gerçek ve sanrı kavramını iç içe işler. Klâsik anlatıda “Ters Köşe” terimine sıklıkla değinir. Her bir sahne yeni bir olayın hazırlığı içindedir.
Neden Tarkovsky olamıyorum ? (Yön. Murat Düzgünoğlu, 2014)
Durağan sahneler ve güçlü fotografik kadrajlar çoğu insan için sanat kavramının olmazsa olmazıdır. Ancak sadece belli birkaç isim doğayı sanatında bir uyum içinde yakalamayı başarır. Bu nedenledir ki Andrey Tarkovsky, Rus sinemasının ekolü ve Tarkovskivari söyleminin öncüsü olma niteliğindedir. Sinema tutkunu yönetmenleri besleyen Tarkovsky, dünya genelinde birçok başarılı ismi etkilemiş ve kendi yolundan izini sürdürmüştür. Murat Düzgünoğlu’nun bireysel sinema anlatısını sorguladığı filmi Neden Tarkovsky Olamıyorum? (2014) yönetmen Bahadır’ın hayatına bakış atar. Televizyon filmleri ve düşük bütçeli yapımlarla adını duyuran Bahadır, hayranı olduğu Tarkovsky’nin ekolünü benimser. Tıpkı Tarkovsky gibi filmler yapmak, onun kadar başarılı olmak ister. Ancak Bahadır’ın buhran dolu hayatı, parasızlık, aile sorunları, ülkenin sinemaya bakışı ve özel hayatındaki sıkıntılar film kariyerini yalnız bırakmaz. Hayalindeki senaryoyu bir türlü istediği kademeye getiremez. Binbir zorlukla kendi sinema anlayışı ve çok sevdiği Tarkovsky niceliğinde olmak için kıyasıya mücadele eder.
Dolemite is My Name (Yön. Craig Brewer, 2019)
Eddie Murphy’nin Rudy Ray Moore’ hayat verdiği Dolemite Is My Name, adeta bir var olma mücadelesini komedi unsurlarıyla ele almaktadır. Amerikan Blaxploitation suç komedi filmi olan Dolemite (1975)’in yapım sürecine ışık tutan film, Rudy Ray Moore’un başından geçenlere ve Dolemite ünvanını alışını biyografik unsurlarla yeniden anlatıyor. Komedyenlik serüveninde başından geçenler, yaşadığı zorlukları film yapmak isteyen Rudy, kendi olmak için verdiği savaşı yine kendisi gibi Afro-Amerikalı dostlarının hakkını savunmak amacıyla beyaz perdeye taşıyor. Film içinde film çekme hikâyesi olan Dolomite Is My Name (2019) aynı zamanda yakın geçmişe bir ayna tutma özelliği de taşımaktadır.