Jane Campion’un Hollywood’a transfer olduktan sonra ünlü oyuncularla çektiği fakat çıtasını nispeten aşağılara çektiği bir yapımdır The Portrait of a Lady (1996). Aynı adlı Henry James eserinden sinemaya uyarlanan film, karşımıza iki farklı karakterde kadını çıkarıyor. Başkarakter Isabel Archer (Nicole Kidman) ve yardımcı karakter Serena Merle (Barbara Hershey) iki farklı kadın profili çiziyor. Biri henüz fazlasıyla saf ve hayalperest diğeri ise oldukça acımasız ve gerçekçi. Filmde saf ve hayalperest Isabel’in yanlış tercihleri sonucu yaşadığı hayal kırıklıklarına ve tüm yanlış kararlarının sonucunda acılı bir şekilde olgunlaşmasına şahit oluyoruz. Isabel’in yaşadığı yıpratıcı ve karamsar yaşantısı; onun güzelliği, parası gibi sebeplerden dolayı çevresindeki erkekler açısından güçlü bir arzu nesnesi olmasına neden oluyor. Ve bu erkeklerin onun etrafında dolanıp sürekli aklını çeldirici hamlelerde bulunmaları, zaten tutunma sorunu yaşayan Isabel’in daha da şiddetli bir sürüklenme yaşamasına neden oluyor.
Campion’un diğer filmlerine göre kısmen kapalı mekânlara sığındığı fakat ışık kullanımı, simgelerle hikâyesini güçlendirme, müzik kullanımı ve başarılı oyuncu seçimleri gibi yönlerinden vazgeçmediği film, Campion’un en kanırtan romantik filmlerinden biridir. Oscar adaylıklarının yanında başta Venedik Film Festivali olmak üzere birçok festivalden ödülle dönen The Portrait of a Lady’de oldukça rahatsız edici bir rolde izlediğimiz Malkovich’in performansı ise her zamanki gibi kıskanılasıdır.