Ankara Sinema Derneği’nin T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediği Gezici Festival, 20’nci yılında dünya sinemasının en yeni filmlerini izleme fırsatı sunuyor. 28 Kasım – 8 Aralık 2014 tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşacak festival, Ankara’dan yola çıkacak. 28 Kasım – 4 Aralık’ta başkentteki gösterimleri devam ederken, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nin katkılarıyla, 3 – 7 Aralık tarihleri arasında Eskişehir’e konuk olacak. Gezici Festival yolculuğunu, Sinop Kültür ve Turizm Derneği’nin katkılarıyla, 5 – 8 Aralık’ta Sinop’ta tamamlayacak. Dünya ve Türkiye sinemasının seçkin örneklerini yurdun değişik kentlerindeki sinemaseverlerle buluşturmak ve Türkiye sinemasını dünyaya tanıtmak için tam 20 yıldır yollarda olan Gezici Festival, her yıl olduğu gibi bu yıl da farklı ülkelerden en yeni ve çarpıcı filmleri izleme olanağı sağlıyor.
Dönüş ile tanıdığımız, Elena ile daha da sevdiğimiz Andrey Zvyagintsev’in dördüncü uzun metrajlı filmi Leviathan, Rusya’da küçük bir kasabada yaşayan Kolya’nın hikayesini seyirciyle buluşturuyor. Thomas Hobbes’un “Leviathan” adlı kitabında devleti temsil eden canavara gönderme yapan ve Cannes’dan En İyi Senaryo ödülünü kazanan film, evi ve arazisi elinden alınmak istenen otomobil tamircisi Kolya’nın mücadelesini beyazperdeye taşıyor. Leviathan, Rusya’nın Yabancı Dilde En İyi Film dalında 2015 Oscar adayı.
Yönetmenliğini Levan Koguashvili’nin yaptığı İlk Randevu (Blind Dates), orta yaş yalnızlığını samimi bir şekilde beyazperdeye yansıtıyor. Ailesi ile birlikte yaşayan 40’lı yaşlarındaki bekar öğretmen Sandro’nun, öğrencisinin annesi Manana ile ilişkisi, kadının kıskanç kocasının hapisten çıkıp Sandro’yu şoförü olarak işe almasıyla beklenmedik şekilde ilerliyor.
Dostoyevsky’nin “Beyaz Geceler” hikayesinden uyarlanan, Kazak yönetmen Nariman Turebayev imzalı Beyaz Gece (Adventure), gece bekçisi Marat’ın her akşam aynı sokakta ve aynı yerde bekleyen gizemli kadına duyduğu tek taraflı aşkın ve sonrasında başlayan arkadaşlıklarının hikayesini konu alıyor.
Jean-Pierre ve Luc Dardenne kardeşlerin yeni filmleri İki Gün, Bir Gece (Two Days, One Night), yine sosyal bir konuya; işsizliğe temas ediyor. Fransa’da bir taşra kasabasında yaşayan ve güneş panelleri üreten bir fabrikada işçi olan Sandra, geçirdiği depresyon nedeniyle bir süre devam edemediği işine dönmek üzereyken, işten kovulma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu öğreniyor. Bin avroluk primi kaybetmemek için Sandra’nın işten çıkartılması yönünde oy kullanan iş arkadaşlarını iki gün ve bir gece boyunca tek tek ziyaret eden Sandra, onları primden vazgeçmeleri konusunda ikna etmeye çalışıyor. Kapitalizmin çirkin yüzünü güçlü ve etkili anlatımlarıyla sinemaya aktaran Dardenne Kardeşlerin filmi, Belçika’nın Yabancı Dilde En İyi Film dalında 2015 Oscar adayı.
Viviane Amselem’in Boşanma Davası (Gett: The Trial of Viviane Amsalem), 20 yıllık mutsuz evliliğini bitirmek isteyen Viviane’in, buna karşı çıkan pasif-agresif kocası Elisha ile haham hakimlere karşı yıllar süren mücadelesini konu alıyor. Yönetmenliğini Shlomi Elkabetz ve filmin başrol oyuncusu Ronit Elkabetz’in üstlendiği filmde, İsrail’de evlilik kurumuyla ilgili kararların haham hakimlerin kontrolünde olması ve boşanmanın ancak kocanın rızasıyla mümkün olabileceği çarpıcı şekilde anlatılıyor. Film, İsrail’in Yabancı Dilde En İyi Film dalında 2015 Oscar adayı.
Eğer binalar konuşabilseydi, kendileriyle ve bizimle ilgili ne söylerlerdi? Kültür Katedralleri (Cathedrals of Culture), bu soruya şaşırtıcı yanıtlar sunuyor. Bu üç boyutlu projede, birbirinden farklı altı ikonik bina, dünyaca ünlü altı yönetmen (Wim Wenders, Michael Glawogger, Michael Madsen, Robert Redford, Margreth Olin, Karim Aïnouz) tarafından beyazperdeye yansıtılıyor. Film seyirciyi; Berlin Filarmoni, Rusya Ulusal Kütüphanesi, Halden Hapishanesi, Salk Enstitüsü, Oslo Opera Binası ve Pompidou Merkezi’nde gezdiriyor. İlk gösterimi Berlin Film Festivali’nde yapılan Kültür Katedralleri, insan eliyle oluşturulan yapıların perspektifinden insan hayatını mercek altına alıyor.
Yönetmenliğini Pedro Pires ve Robert Lepage’ın yaptığı Üçleme (Tryptique); zihin, dil ve düşünce arasındaki ilişkiyi birbirine bağlı üç hayat ve üç farklı karakter üzerinden inceliyor. Lepage’ın tiyatro oyunu Lipsynch’ten sinemaya uyarlanan film; şizofreni hastası Michelle, beynindeki tümör nedeniyle konuşma kabiliyetini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya olan kardeşi Marie ve Marie’nin önce doktoru sonra da sevgilisi olan Thomas’ın hayal ve gerçekle örülü hikayesini konu alıyor.
Kara mizahın önde gelen temsilcilerinden Norveçli usta yönetmen Bent Hamer’ın yazıp yönettiği 1001 Gram (1001 Grams), kısa süre önce boşanmış işkolik bilim insanı Marie’nin, Paris’te katıldığı önemli bir bilim konferansında kendini yepyeni bir dünyanın içinde bulmasını anlatıyor. Bu sıra dışı komedi filmi, Norveç’in Yabancı Dilde En İyi Film dalında 2015 Oscar adayı.