“Burada oturuyorum ve olanlara inanamıyorum.
Ve artık inanmak zorundayım.
Rüyalar veya kabuslar.
Delilik veya akıllı olmak,
Hangisi bilemiyorum.”
Filmin açılışında Jessica’dan duyduğumuz bu sözler, onun çelişkilerinin, sıkışmışlığının ve yalnızlığının en önemli dile gelişi belki de... Zira o işittiği seslerden, hatta gerçekliğin kendisinden bile her defasında başkaları kadar kadar emin olamıyor. Bu durumun onda yarattığı şüphe ise filme yayılan gerilimin en önemli faktörlerinden… John D. Hancock’un yönettiği, oyuncu kadrosunda Zohra Lampert, Barton Heyman, Kevin O’Connor ve Mariclare Costello gibi isimlerin yer aldığı 1971 yapımı kült korku filmi Let’s Scare Jessica to Death, yönetmenin ilk uzun metraj filmi olma özelliğini taşıyor. Psikolojik tedavi sürecinden geçen Jessica’nın iyileşmesinin ardından eşiyle birlikte şehir hayatının keşmekeşliğinden uzakta bir kasabaya yerleşmesiyle ilerleyen film, Jessica için açılan “beyaz sayfa”nın aslında istediği şekilde dolmayacağının sinyallerini de veriyor. Jessica gerçekten iyileşmiş midir, yoksa her şey zihninin ona bir oyunu mudur? Filmi özel yapan noktalardan biri de hem bu sorulara hem de filmi saran tüm gizeme bizi sessizce ortak edişinde yatıyor. Stephen King’in de favorilerinden olan Let’s Scare Jessica to Death, kıyıda köşede kalmış ve görülmeyi bekleyen bir korku klasiği.
Filmin Künyesi
Yönetmen: John D. Hancock
Oyuncular: Zohra Lampert, Barton Heyman, Kevin O’Connor, Mariclare Costello