Her Şey Çok Güzel Olacak (1998)
Her şey çok güzel olacak’ın üzerinden yaklasık 20 yıl geçti. Bu yirmi yılda Cem Yılmaz altı uzun metraj çekti. Bunun yanında başka yönetmenlerin filmlerinde de rol aldı. Ancak Yılmaz’ın her filminden sonra Her şey çok guzel olacak tadı arayanlar hiç eksik olmadı. Peki neydi Yılmaz’ın sinemayla ilk münasebetine vesilen olan bu filmin tılsımı?
Köşeyi dönme uğrasında zıpır bir kardeş, orta yaşlarını aşmış, çalıştığı ecza deposunun duvarına astığı araba fotoğrafına bakarak günlerini geciren, hayata kardeşinin aksine temkinli bakan bir abi. Hikaye o ana kadar karşımıza çıkmayan turden de degildi. Yıllar sonra abisiyle tesadüfen bir kavga sırasında karşılan Altan ( Cem Yılmaz), abisinin çalıştıgı (Mazhar Alanson) ecza deposunu görünce, açmayı hayal ettiği bar için para kaynağını bulduğunu düşünür. Bundan sonrası ise tahmin edebileceğiniz üzere Altan’ın kendisini ve abisini tehlikeye sokacağı durumlar seklinde seyreder. Filmin adından da mutevellit umut kavramı etrafında şekillendiği aşikar. Bunun yanısıra diyalogların mizahı, bir sit-com absürtlüğünden degil de hepimizin hayatına dokunabilecek sıradan durumlardan alması belki de hepimize samimi geldi. Filmin sinematografisine de ayrıca bir parantez açmamız gerekir. Filmin sinematografisinin Yılmaz’ın 2000’lerde yaptıgı filmler kadar (bu kısa yazı içinde derinlemesine girmeden betimleyebileceğimiz en uygun sıfatlar bunlar sanırız) parlak ve ışıltılı olmadığıdır. Velhasıl kelam, umut nedir? Kutsal Kase midir? Umut edilenin sonrası yok mudur? Elbette vardır. Yine düşüşler olacaktır, hayat devam edecektir. Altan barı açıp, Ayla’yla arayı duzeltip, babasını yanına alacaktır. Belki sonra bar batacak, Ayla kaçacaktır. Olsun bu sefer Çin lokantası açarlar Nuriyle!
Çınar Unal