Fransa’nın bağrından çıkmış eşitlik ve adaleti, kılıcı ve şiirleriyle sağlayan Cyrano de Bergerac. Gerçek bir kişidir o; her dönemin yetiştirdiği kahraman olarak kalmaya mahkûm adalet bekçilerinden birisi. İnsanı ve doğayı olduğu gibi keşfetmeye yemin etmiş, aşkını ise en gururlu şekilde yaşayan, hoyratça tüketmeyen bir erkek. Sevgi için nelerden vazgeçilir, adalet için nelere katlanılır? İkisi de ne kadar benzerdir aslında. Bunu bize Cyrano de Bergerac öğretir. Çok meşhur bir tiyatro oyunu olan, hem sinemaya hem tiyatroya pek çok uyarlaması bulunan bir eserdir. Jean-Paul Rappeneau’nun çektiği, başrolünü ise Gérard Depardieu’nün oynadığı filmi de yıllarca hayranlıkla seyredilmiştir.
Cyrano sevgisini o koca, alay konusu olan burnunun arkasına gizlenerek bir korkuyla dillendiremez. Roxane bir gün onunla buluşmak ister ama bu buluşma yakışıklı, soylu Christian’a olan aşkını açıklamak içindir. Cyrano Roxane’a âşıktır ama onun sevgisini sığ bulur. Christian’ın da Roxane’ı sevdiğini öğrenmesiyle bu gizi sürdürür. Ve daha sevilebilir birine dönüşmesi adına o güzel şiirlerini Roxane’a okuması için Christian’ı heveslendirir. Aslında Roxane bu şiirlere âşıktır. Onu sevmeye, yazdığı o güzel şiirlere kendini teslim etmeye hazırdır.
Ama Cyrano’nun gururu ve güvensizliği arkasında sandığımızdan başka bir çelişki yatmaktadır. Dünya onun yaşadığı dönemde de şimdi de görüntünün ardında yatan insanı algılamaktan çok uzaktır. Sevgiler o görüntüye sunulur. Saygılar da o yaratılan görüntüye bahşedilir. Neyi ne kadar bildiğiniz değil, neyi ne kadar bildiğinize ikna edebilmeniz önemlidir. Cyrano’un çevresi, onu burnundan başka bir özelliğiyle tanımlayamayacak kişilerle doludur. Şövalyelikteki başarısına rağmen önünde bu başarıları takdir edenler ve arkasından en zayıf noktasını bulmak isteyenler aslında aynı kişilerdir.
Entelektüelliği bile pazarlanabilir bir şey olarak gördüğümüz şu günlerde, bir şiiri farklı dergilerin kapaklarında okumaktan öteye götüremeyen bilgelik… Ah o bilgelik… Ve Cyrano’nun gururlu entelektüelliği; insanı, sevgiyi ve adaleti önceleyen bilgeliği.
Cyrano o soylu, gösterişli yaşamlarının arkasına sığınan bu zayıf karakterleri dizeleriyle çileden çıkarır, kılıcıyla da yener. Cyrano, düelloda gösterdiği başarısıyla Comte de Guiche’in dikkatini çeker. Guiche, yüz adamı onun üzerine salarak öldürtmeye çalışır ama başaramaz. Onu alt etmenin, ona sahip olmanın başka yollarını arar ve onun şairi olmasını ister. Ama yine kibriyle gelmiştir soyluluk. Cyrano, Comte de Guiche’in yaptığı teklifleri kabul etmez.
Cyrano’un arkadaşı Le Bret peşinden koşar. “Şu şövalye ruhunu biraz bırakabilseydin. Para… Şöhret” der. Onu ikna etmeye çalışır, ama şövalye ruhlu Cyrano yine cevabı dizeleriyle verir. Kamera peşinden merdivenleri çıkar. Hana girer ve etrafta toplananlar balkondan sarkmış Cyrano’un gururlu adalet arayışını yarı anlar bakışlarla izlerler. Ve o meşhur sahne başlar, Cyrano’un dizeleri anlayanların suratında bir tokat gibi patlar;
“Sağlam bir dayı bulup çatmak sırnaşık gibi,
bir ağaç gövdesini tıpkı sarmaşık gibi,
yerden etekleyerek velinimet sanmak mı?
kudretle davranmayıp hileyle tırmanmak mı?
istemem eksik olsun! herkes gibi, koşarak,
yabanın zenginine methiyeler mi yazmak
yoksa nâzırın yüzü gülecek diye bir an
karşısında takla mı atmak lâzım her zaman?”
Bu tiradı yıllardır aklımdan çıkaramamışımdır. Çıkaramadığım içindir ki pek de bu konularda yanılmamışımdır. Ama sağlam bir dayı bulup “istemem eksik olsun” diyemeyenlerin coğrafyasında, dünyasında bir avuç da olsa “varsa istemem, eksik olsun”cular, işte onlar Cyrano gibi adaleti, eşitliği sağlamak için her zaman uğraşacaklardır. Ve onlar hep bir ağızdan söyledi, söyleyecek bu dizeleri
“fakat, şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya,
yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya,
gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı
isteyince şapkayı ters giymek, karışanı
olmamak. Bir hiç için ya kılıcına veya
kalemine sarılmak ve ancak duya duya
yazmak…”
Çünkü Cyrano, Don Kişot gibidir; boşa kılıç sallamamış, rüzgâra ayak uyduranlara saldırmıştır. Çünkü değirmene çarparsanız yıldızlara da uçabilirsiniz. Tüm istemeyen, eksik olsun diyenlere gelsin bu sahne!