Dilan Salkaya’nın seçimleri:
- Son of Saul (Saul Fia, Yön: Laszlo Nemes, 2015)
Neden izlenmeli? Cannes’dan Büyük Ödül ve FIPRESCI ile dönen Son of Saul, Auschwitz imha kampında Nazilere karşı bir duruş sergileyerek gizli bir mücadele yürütmeye karar veren Saul’un cesaret, ilham ve iyilik dolu hikâyesini anlatıyor. Nazilerle işbirliği yapmaya zorlanan bir Yahudi tutsak olan Saul, bir gün imha fırınında bulduğu bir çocuk cesedini yakmak yerine, bir şekilde gömmeyi kendine amaç ediniyor ve ortaya özgün senaryosuyla, Filmekimi’nin en akılda kalıcı ve sarsıcı filmlerinden biri olacağını hissettiren bir dönem filmi çıkıyor. Son of Saul‘un, aynı zamanda Macaristan’ın Oscar adayı olduğunu da hatırlatmak gerek.
- Dheepan (Yön: Jacques Audiard, 2015)
Neden izlenmeli? Rust and Bone (2012) filminin yönetmeni Jacques Audiard’ı bilenler, yönetmenin son filmi Dheepan‘ı merak etmeden de yapamazlar elbette ki. Paris’te mücadele veren Sri Lankalı bir mülteci olan Dheepan’ın, bir kadın ve çocukla beraber “aile” olmaya ve hayatta kalmaya çalıştığı film; Dheepan’dan geniş bir perspektife aralanarak tüm dünyadaki mültecilerin sorunlarını da perdeye yansıtır. Özellikle içinde bulunduğumuz şu sancılı günlerde güncel konusunu göz ardı edemeyeceğimiz yapımın, bu evrensel soruna ne şekilde yaklaştığı merak konusu.
- Ixcanul (Yön: Jayro Bustamante, 2015)
Neden izlenmeli? Gümüş Ayı Ödülü sahibi film, 17 yaşındaki Mayalara mensup karakteri Maria’nın, ailesinin zoruyla evlenmek istemeyince köyden kaçma ve kendi dünyasını keşfetme hikâyesini konu ediniyor. Saf Maya kültürünün tüm özelliklerini ve geleneksel detaylarını resmeden film, volkanın ardındaki dünyayı merak eden Maria’yla birlikte bizi de görmeye alışkın olmadığımız dünyalara taşıyacağa benziyor. Aslında her şey, bir meraktan filizlenerek göğe değmek üzere yükselmeye başlıyor.
- Me and Earl and the Dying Girl (Yön: Alfonso Gomez-Rejon, 2015)
Neden izlenmeli? Glee ve American Horror Story ile adına aşina olduğumuz Alfonso Gomez-Rejon, Jesse Andrews’ın romanından perdeye aktardığı bir dram ve komedi karışımıyla seyircisini selamlıyor. Kendisini toplumdan soyutlama kararı almışken kansere yakalanan sınıf arkadaşına annesinin zoruyla destek olmak zorunda kalan Greg, eşsiz bir dostluğun ortasında bulur kendini. Ergenlik çağındaki ikilinin büyüme hikâyesi, “Hem ağlarım, hem gülerim.” tadında bir film ortaya çıkarır. Hâl böyle olunca da bu film izlenir.
5. Cha-i-na-ta-un (Yön: Han Jun-hee, 2015)
Neden izlenmeli? Sert filmleri ve derin senaryolarıyla nam salmış Güney Kore Sineması, acımasız bir mafyayı merkezine oturttuğu Cha-i-na-ta-un filmiyle bu sene Filmekimi’nde. Organ mafyası çetesinin eline düşen kimsesiz bir bebek, trajikomik talihiyle beklenenin aksine çetenin lideri kadın tarafından sevgiyle büyütülür. Ancak bu sevgi, büyüdüğü zaman yetiştiriliş tarzını ve annesini sorgulamasının önüne geçemez. Çok yeni bir konuyu işlemese de Güney Kore deyince kapsamlı karakter tahlilleri görmeyi umduğumuz film, “Bu film kaçmaz.”lardan.