Yıl 1991. Afro-Amerikalı on beş yaşındaki Latasha Harlings, market reyonundan aldığı portakal suyunu çantasına koyar. Kasiyer, Latasha’nın portakal suyunu çaldığını iddia eder ve onu silahla vurur. Latasha elinde parayla yere yığılır.
Yıl 1992. Los Angeles’da Afrika kökenli ABD vatandaşı Rodney King’i öldüresiye döverek darp etmekten suçlanan dört polis mahkemede suçsuz bulunur…
Kings (2017), 91’de Latasha’nın bir markette hırsızlık yaptığı zannedildiği için öldürülmesi sahnesi ve ardından gerçek mahkeme görüntüleri ile başlar. Latasha olayından kısa bir süre sonra Los Angeles’da isyanlara neden olan 92 olayları başlar. Mustang (2015) ile dikkatleri üzerine çeken Deniz Gamze Ergüven, Halle Berry ve Daniel Craig’in başrollerini üstlendiği son filmi Kings ile kamerasını 1992’deki Los Angeles eylemlerine çevirirken, toplumsal sınıfları birbirinden çok farklı olan iki karakteri odağına alır. Sokak çocuklarına karşı zaafı olan ve sekiz çocuğa koruyucu annelik yapan Millie (Halle Berry) ve azınlıkların mahallesinde tek beyaz olan yazar komşusu Obie (Daniel Craig).
92 olaylarının gerçek şiddet, mahkeme ve sokak eylemleri görüntülerini izlerken, hikâye bizi Millie ve çocukları ile komşu Obie’nin hayatlarına ortak eder. Siyahilere karşı her türlü keyfi tutuklama, darp, haksızlık ve usulsüzlüğün yükseldiği bir ortamda Millie’nin tek amacı annelik yaptığı çocuklarını koruyabilmektir. Belki bir de komşu Obie’nin kalbini kazanmak. Ancak yükselen şiddet Millie’nin de arka bahçesine çarpar. Rodney King’in polis tarafından darp edilmesi sonrası Amerika’da ırkçılık karşıtı seslerin yükselmesinin yanında polis şiddeti ve siyahi düşmanlığı da giderek artar. Öyle ki filmde tansiyonun arttığı esnada polisin ağzından çıkan şu sözler dönemin özeti olur: “Artık tutuklusunuz, siz hayatım boyunca uğraştığım her şeysiniz, benim bir işim, rozetim ve üniformam var.” Darp eden polislerin serbest bırakıldığının öğrenilmesi ise filmde herkes için bir kırılma anı olur. Artık herkes sokaktadır; polis binasını kuşatmak için meydanlara inan gençler, çocuklarını arayan anneler ve polisler… Yükselen bu kaosta Millie bir yandan çocuklarını kaybederken bir yandan da aşkı bulur.
Karakterlerin zayıf kaldığı filmde, hiç kimse ile bağ kurmayı başaramıyoruz. Tıpkı 92’de olduğu gibi filmin içerisinde de bir kaos hâkim. Karakterlerin öyküleri arasında gidip gelirken durup düşünmeye, onları anlamaya, içselleştirmeye ne zamanımız ne de enerjimiz kalıyor. Ancak yine de Kings izlemeye değer, seyir keyfi iyi bir film. En azından Rodney King, Latasha, Millie ve diğerleri için izlemeye değer.