İranlı yönetmen Bahman Ghobadi, filmlerinde görünür şekilde Kürt çocuklarının hayatta kalma mücadelesini izletir; fonda ise eğitim, beslenme, barınma, sağlık problemleriyle karşı karşıya bırakır izleyicisini. Salt mesaj verme kaygısı gütmez, derdi “gerçeği sunmak” olan öz sinemasının altını çizmektense geri durmaz. Adı “dert” olan her bir dert bir diğerini şiddetiyle eğip bükerken; A Time for Drunken Horses (2001) ve Turtles Can Fly (2004) başta olmak üzere Ghobadi’nin seyirlikleri damakta hep buruk bir tat bırakır. Bu iki filmin ortak özelliği, kötü koşullarda hayatlarını idame ettirmeye çalışan, temiz sudan, ilaçtan, yeterli beslenmeden, güvenlikten yoksun olan, “çile” çeken çocuklardır. Ghobadi’nin filmlerinin gerçekçi yönü ise tüm bu ayrıntılarla birlikte yaşanan olayları birebir yansıtmasındaki samimiyetinde saklıdır.
Turtles Can Fly-Agrin
Onun filmleri Doğu’yu anlatır ama görüntü renkleri asla sarı değildir. Soğuk bir mavilik, kirlilik ve yıpranmışlık hakimdir çerçeveye. Mekânların tamamı gerçek mekânlardır, oyuncular ise amatör kişilerden seçilmiştir. Bu sebepledir ki oyunculuklarda bir abartı görülmez; her şey olması gerektiği düzeyde, kendi seyrinde, çeşitli kollardan doğan küçük parçalarla dev bir akışa dâhil olarak ilerler.
Ghobadi deyince perdede şimşek gibi çakan sınır olgusu, hudutları belirgin bir sınırsızlığı belirginleştirme görevini de üstlenir. Kürt halkının hiçbir coğrafyaya tam anlamıyla ait olamadığı, bir uçtan diğerine sefalet içinde, ama her daim de umutla sürüklendiği sınırsızlıkları, dikenli teller pekiştirir. Sinema, gerçeği en saf ve yalın şekilde yansıtır diyebiliyorsak, gerçeğin en saf ve yalın hâlinin A Time for Drunken Horses‘da yere sağlam bastığını söyleyebiliriz pek tabii, rahatlıkla. Çocuklara yakışır bir sinemasal tınıdan geriyeyse sırtları acıyı taşımaktan kamburlaşmış masum çocuklar kalır. Turtles Can Fly‘ın Agrin’i, A Time for Drunken Horses‘ın ise Amaneh’si bu dramın ortasında büyür, kısılmış gözleriyle bulutlara yakarırlar. Ghobadi deyince akla en çok gökyüzüne bakan çocuklar gelir. Gökyüzüne bakan çocukların başları hep yüzünü esirgeyen güneşe çevrilir. Film geçer gider, gözleri göğe çeviren bu iki sahne akıllarda baki kalır.
A Time for Drunken Horses-Amaneh
Ghobadi’nin her filminde birbirini hatırlatan, iç içe geçip ilmek ilmek birbirine örülen, bu kuvvetle güçlenen çocuklar elbet bir gün karşılaşırlar. O gün geldiğinde daha da güçlenirler. Ben, gökyüzüne bakan çocukları hiç unutmam. Ve biz, Ghobadi’nin en çok gökyüzüne bakan çocuklarını severiz, ben ve öteki çocuklar.