Matt Damon ve Ben Affleck’in senaryosunu yazdığı, Gus Vas Sant’ın yönetmen koltuğuna oturduğu film, entelektüel ve duygusal açıdan tatmin edici performans ve diyaloglarıyla akıllarda yer etmiştir. Terk ediliş ve istismarlar ile geçen çocukluğunda kendine arkadaş olarak Shakespeare, Nietzsche, Frost, O’Conner, Kant’ı seçen, uyum sağlayamadığı okulunu yarıda bırakan, geçimini sağlamak için Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde hademe olarak çalışan 20 yaşındaki Will Hunting (Matt Damon), çalıştığı üniversitenin koridoruna çözülmek üzere bırakılan Fourier denkleminin kısa sürede ispatını yapacak kadar doğal bir zekaya sahiptir. Dünyadaki her şeyi bilen fakat bildiklerini uygulamaya cesaret edemeyen Will, bilgi küpü olmasının yanı sıra serseriliği ve asi ruhu yüzünden başını sürekli kanunla derde sokar. Yeteneğini keşfeden Nobel Ödülü sahibi Profesör Gerald Lambeau (Stellan Skarsgard)’nun kefaleti ile şartlı tahliye olan Will, öfkesini kontrol ederek yeteneğini ortaya çıkarması için terapist Sean Maguire (Robin Williams) ile bir araya getirilir. Bu buluşmalar Will’i hayata ve ilişkilere dair tüm bildiklerini yeniden gözden geçirmek zorunda bırakacaktır. Pek çok ödülde adaylığı bulunan film, Robin Williams’a “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” Oscar Ödülü’nü kazandırmış, senaryosu ile de “En Özgün Senaryo” Oscar’ını kazanmıştır.