Aşk Üzerine Kısa Bir Film (Yön. Krzysztof Kieslowski, 1988)
Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski’nin, kurgularını Tevrat’taki on emirden yola çıkarak hazırladığı Dekalog serisinin altıncı filmi, işlenen en çarpıcı konulardan biri olan “zina yapmayacaksın” emri üzerinedir. Ancak bu film, kendisinden önceki beşinci filmle birlikte serinin diğer yapımlarından ayrılarak daha sonra eklenen sahnelerle Aşk Üzerine Kısa Bir Film adıyla 86 dakikalık bir uzun metraj yapım hâline getirilmiştir. Film, adı üzerinde kısa olduğunu iddia etse de etkisinin uzun soluklu olduğu aşikârdır. Çünkü Kieslowski burada yalnızca karmaşık olmayan, günlük hayatın kuytularına mercek tuttuğu bir kurguyu kendine özgü üslubuyla perdeye taşımamış, aynı zamanda renklerin kullanımıyla daha sonraki yıllarda çekeceği başyapıtı Üç Renk üçlemesinin ilk denemelerini sunmuştur.
Magda adlı genç ve oldukça çekici bir kadına saplantılı şekilde âşık olan, henüz yirmilerindeki Tomek, odasındaki pencerenin önüne yerleştirdiği dürbünle Magda’nın evini gözetlemektedir. Ancak bir müddet gözlerle süren bu taciz, Magda’nın hayatına bilfiil dâhil olmaya kadar gider. Tomek, genç kadını gün içinde görebilmek için onu gerek kendi çalıştığı yere getiren oyunlar düzenler, gerekse her gün kapısının önüne süt getiren adamın yerini alır. Tek amacı ona yakın olmak, uzaktan uzağa izlediği evin kapılarından bir gün içeri girebilmektir. Sonunda Magda bir gün bu durumu fark eder ve Tomek’le tanışır, niyetini dürüstçe öğrenir. Bu âşık delikanlının cesareti, arzulu kadını heyecanlandırmıştır; ancak yine de ona aşkın bu denli kolay elde edilmediğini, daha doğrusu “aşk diye bir şeyin olmadığını” göstermek ister. Magda’nın ders vermek için Tomek’e karşı olan tavrı, ne var ki delikanlıyı intihara sürükleyen derin izler bırakacaktır.
Bu noktaya kadar bize aşk üzerinden ilerleyen bir drama sunan Kieslowski’nin ustalığı, senaryo metninde yer alanların bir adım ötesinde can bulur. Nitekim tutkunun büyüsüyle izleyiciyi içine alan kurgu bu şekilde ilerlerken onunla beraber renkler de ayrı bir metafor dünyası inşa eder. Dikkat edildiğinde bitiş sahnesi dışında Magda’nın yer aldığı tüm sahnelerde kırmızı rengi veya kızıl tonlar, doğrudan veya sahnenin merkezinde yer almayacak şekilde dolaylı olarak bulunur. Bu sahneler, aynı zamanda Magda’nın tüm kadınlığıyla belirdiği, cinsel arzu ve dürtülere bir davet bıraktığı yahut doğrudan cinsel bir obje olarak karşımıza çıktığı sahnelerdir. Böylelikle Kieslowski, altıncı emirdeki yasağın, yani zinanın film boyunca kırmızı renkle çağrışım içinde olacağını ima eder. Filmin sonunda Tomek, başarısızlıkla sonuçlanan intihar girişiminin ardından Magda’yı zihninden ve kalbinden tamamen çıkarma kararı almıştır. Zinaya en çok yaklaştığı anda hayatı altüst olmuştur ve bundan çıkardığı dersle kendisini zinaya sürükleyecek temel unsuru, Magda’yı hayatından çıkarmıştır. Bu sahnede Magda, yaptığı davranışla Tomek’in intihar etmesine neden olduğu için büyük bir pişmanlık içinde ondan özür dilemeye gittiğinde zinayı çağrıştıran unsurların, artık onun etrafında olmadığını görürüz. Kırmızı, sahneden çıkmış; Tomek’in kalbi, cinsel arzularından arınmıştır. Hem görüntüyle hem de kurguyla paralel bir bütün oluşturan Kieslowski, bu muhteşem yapımla Üç Renk üçlemesini nasıl okumamız gerektiğine de işaret eder.
Rabia Elif Özcan