Jim Jarmusch
Aloysious (Chris Parker), Charlie Parker hayranı olan, bunalımlı bir gençtir. Tam anlamıyla ve günümüz çevirisiyle “Kalabalıklar içerisinde yalnız” olan Allie kendini, filmin adından da anlayabileceğimiz gibi, sürekli tatilde görmektedir. Babasının ölümünden sonra annesinin akıl hastanesine yatırılmasıyla, bu yaşam biçimine daha çok bağlanan Allie’nin şehrin yıkık yerlerini gezip, tabiri caizse delirmiş insanlarla yaptığı garip sohbetleri dinliyoruz film boyunca. Jarmusch’un ilk filmi olup inanılmaz derecede düşük bir bütçeyle çekilen Permanent Vacation‘dan (1980) adeta deneyimsizlik aktığını görüyoruz. Gerçek Kesit usulü kamera zoomları, titreyen kamera, kulak çırmalayan ses kaydı, aslında deli olmasına rağmen birkaç kelimeyle Allie’nin söylediklerine ikna olan insanlar… Tabii ki bunları bir kenara bıraktığımızda şiirsel denilebilecek bir filmle karşı karşıyayız. Allie’nin Charlie Parker’a olan hayranlığını, John Lurie’nin saksafon sahnesiyle adeta paramparça eden Jim Jarmusch, saksafon meselesine iyice kafayı takıp, filmin bir sahnesinde Allie’nin konuştuğu deli siyahi amcanın bahsettiği saykodelik Somewhere Over The Rainbowversiyonuyla filmi kapatıyor.
Jarmusch’un son filmi Paterson (2016) ile onu tanıyanlara seslenmek gerekirse; Stranger Than Paradise (1984), Mystery Train (1989), Night on Earth (1991), Dead Man (1995), Coffee and Cigarettes (2003), Broken Flowers (2005), Only Lovers Left Alive(2013) izlemeden sakın Jim Jarmusch filmlerini izledim demeyin!
Özlem Yenilmez