Kısa süren kariyerine rağmen akılda kalıcı yapımlara imzasını atmış olan Jean Eustache’ın başyapıtı kabul edilen La maman et la putain, Fransız Yeni Dalga akımının geç dönem örneklerinden olup Cannes’da FIPRESCI Ödülü ve Jüri Büyük Ödülü’ne layık görülmüştür. Filmde Alexandre, Marie ve daha sonradan tanışıp evlerine davet edeceği Veronika ile açık ilişki yaşamakta ve aylak, bohem bir hayat sürmektedir. Yeni dalga akımına öncülük etmiş Cahiers du Cinéma isimli Fransız dergisi tarafından “Fransız sinemasındaki tek gerçek Mayıs ’68 filmi” olarak anılan bu yapım, Alexandre’nin bitmek bilmeyen ukala söylemleri temelinde diyaloglarla ilerleyen uzun bir film. Dolayısıyla gerek günlük hayata dair konuşmalara, gerek dönemin gerçeklerine dair tartışmalara yer veriyor ve aynı zamanda kadın-erkek arasında oluşabilecek tüm ilişki çeşitlerini irdeleyen derin bir psikolojik çalışma özelliği taşıyor.