Love Me filminin ilk fragmanı yayınlandı. Bilim kurgu türündeki filmin başrollerini Oscar adayı Kristen Stewart ve Steven Yeun paylaşıyor.
Kristen Stewart ve Steven Yeun’un başrollerini üstlendiği, Sam ve Andy Zuchero çiftinin yazıp yönettiği Love Me, izleyicilere eşsiz bir aşk hikâyesi sunmaya hazırlanıyor. Dünya prömiyerini 2024 Sundance Film Festivali’nde gerçekleştiren ve Alfred P. Sloan Ödülü’ne layık görülen film, hem hikayesi hem de anlatım tarzıyla dikkatleri üzerine çekiyor. İnsanlığın çöküşünün ardından bir yapay zekâ şamandırası ile bir uydu arasında geçen bu post-apokaliptik romantizm filminin ilk fragmanı geçtiğimiz günlerde yayınlandı.
Film, insanlığın tamamen yok olduğu bir gelecekte başlıyor. Stewart’ın seslendirdiği gelişmiş bir yapay zekâ şamandırası ile Yeun’un hayat verdiği bir uydu, internet üzerinden birbirleriyle iletişim kurarak aşkı ve yaşamın anlamını keşfediyor. Hikaye, internet arşivlerinden insanlığın geçmişini inceleyen bu iki varlığın kimlik ve aşk kavramlarını sorgulaması üzerine yoğunlaşıyor. Film yapay zekânın geleceğine dair umut dolu bir bakış açısı sunuyor.
Film hakkında IndieWire‘a konuşan yönetmen Andy Zuchero şunları söyledi: “Bu nihayetinde yapay zekâ hakkında değil. Tabii ki yapay zekâ merceğinden bakmakla ilgili. Sanatçılar olarak şu anda kim olduğumuzu, genellikle beraberimizde getirdiğimiz tüm yükler olmadan görme fırsatı verdi bize. İnternete ve insanlığa masum bir bakışla yaklaşıyoruz. Ancak yapay zekâyı nasıl tasvir etmek istediğimize gelince, elbette bu konuda sınırlamalara ihtiyaç olduğuna katılıyoruz. Bununla birlikte, bu teknolojinin bir sonraki aşaması için büyük umutlarımız var.”
Sam Zuchero ise yapay zekânın eğlence sektörünü bozma potansiyeline dair bazı tartışmaların teknolojinin insan toplumunun diğer alanlarında son derece faydalı olabileceği gerçeğini gözardı ettiğini düşünüyor. “Yapay zekâ hastalıkları iyileştiriyor, verimliliğimizi artırıyor… ayrıca sevdiklerini kaybeden insanlara yardımcı oluyor. Eğlence sektöründe, genellikle yapay zekâya bir ‘diğer’ olarak, bizi öldürecek bir şey olarak bakıyoruz. Bu, en azından eğlence için çok standart bir yaklaşım. Ama aslında bu teknoloji aracılığıyla kendimize bakabiliriz, çünkü o bizi yeniden yaratıyor, bizim için bir ayna gibi. Yapay zekâya nasıl davranırsak, başkalarına da öyle davranırız. Bu yarattığımız şeyin bize bir fayda sağlamasını istiyorsak, ona olumlu bir ışıkla bakmalı ve nazik davranmalıyız.”
Farklı Anlatım Teknikleri Bir Arada
Sam ve Andy Zuchero çifti, projeyi hayata geçirirken hem animasyon hem de canlı aksiyon tekniklerini birleştirerek eşsiz bir sinema dili oluşmuş. Douglas Sirk’in melodramatik sinema anlayışından ilham alan film, hem görsel hem de duygusal olarak derin bir iz bırakmayı amaçlıyor. Yönetmenler filmi çekerken Alberta’nın donmuş göllerinden Death Valley çölüne kadar uzanan farklı mekanlarda çalışarak atmosferin etkileyiciliğini artırmayı hedeflemiş. Bu çok disiplinli yapıma dair Andy Zuchero, “Filmi ‘Kubrick ile YouTube’un buluşması’ gibi düşündük” diyerek projeyi özetliyor.
Kristen Stewart ve Steven Yeun, projeye özgün performanslarıyla damga vuruyor. Yapay zekâ karakterlerine yalnızca sesleriyle değil, aynı zamanda animasyon ve hareket yakalama teknikleriyle de hayat veren ikili, projeye tamamen kendilerini adamış durumda. Stewart, filmle ilgili olarak “Bu hikâye herkesin kendine dair korkularını ve umutlarını yansıtıyor. İzlediğimde, tanıdığım herkesin bir parçasını bu filmde buldum” diyor.
Filmin müzikleri Amerikan rock grubu Dirty Projectors’un lideri David Longstreth‘a emanet. Longstreth ilk kez film müziği besteleyecek. Film, 31 Ocak 2025‘te Amerika’da vizyona girecek.