Mash (1970, yön: Robert Altman)
Uzun planlar, üst üste binen diyaloglar, doğaçlama oyunculuklar: 70’li yıllar Amerikan sinemasındaki değişim dalgasının başına buyruk öncülerinden birinin, Robert Altman’ın imzasıdır bu saydıklarımız. Kore Savaşı’nda cephe gerisinde MASH adı verilen sahra hastanelerinde görev alan ve Askeri disiplini yok sayan ‘’zıpır’’ doktorları merkezine alan Altman; bizlere çarpışma sahnelerine yaslanmadan en iyi savaş karşıtı filmlerden birini bahşeder. Ve bunu ağır bir dramayı arkasına alarak değil, riskli bir yerden; zoom-in zoom-out’ların kattığı dinamizmle sarılı bir kakafoni içinden yapar. ‘’Son Akşam Yemeği’’ gibi dini göndermelerde de bulunan Altman, MASH’de trajediyi kahkahada gizler.
Taxi Driver (1976, yön: Martin Scorsese)
70’ler Amerikan sinemasının köşe taşlarından birisi olan Taxi Driver; döneminin kült filmleri içerisinde, hem alt metni bol olup ortalama seyirci algısı üzerinde bir çaba isteyen hem de popüler kültür ürünü hâline gelmiş az sayıda eserden biridir. Fransız Yeni Dalgasının, bilhassa Godard sinemasının anlatı etkisinin hissedildiği filmde Scorsese, senaryonun ‘’görsel’’ olarak oldukça güçlü şekilde yansıtıldığı bir biçime imza atar. New York’da geçen filmde; Vietnam Savaşı’ndan dönen, geceleri uyuyamadığı için taksicilik yapmaya başlayan Travis Bickle’ı spotu altına alan Scorsese, Bernard Herrmann’ın dramatik notaları eşliğinde topluma yabancılaşma kavramının etrafında döner. Bu turları boyunca farklı sosyolojik meselelere dokunan yönetmen, ‘’kadın satıcısı-politikacı’’, ‘’çocuk seks işçisi-seçim kampanyası çalışanı’’ ikilikleri üzerinden farklı sosyokültürel katmanlara iki yönlü bir ayna tutar: Ambalajlar farklı da olsa roller aynıdır. “Bir gün sağlam bir yağmur yağacak ve bütün bu pislikleri temizleyecek.” diyen Travis’in de tasdik ettiği gibi; yağmur, ıslanma, yani arınma gibi dini göndermelerin yoğun olduğu anlatının bu yönünü okumak için, filmin senaristi Paul Schrader’in Kalvinist yetiştiriliş tarzını da atlamamak gerekir.
Çınar Ünal