Beni kurtardın, beni yine kurtardın. Kurtarmasaydın onlar öldürecekti, beni öldüreceklerdi.
Günümüz sinemasının kuşkusuz en özgün ve saygıdeğer isimlerinden biri Aleksandr Sokurov. Andrei Tarkovsky”nin son röportajlarından birinde geleceğin sinema dehası olacağını müjdelediği Sokurov, ilerleyen yıllarda bu tespitin ne denli isabetli olduğunu on altı sinema filmi ve kırk kadar belgeselden oluşan devasa bir filmografiyle kanıtladı. Mezuniyet filmi olan The Lonely Voice of Man, tüm filmografisinde irdeleyeceği temel meselelerin altını çizmeye başladığı önemli bir ilk filmdi. İç savaş kaosundan çıkıp kasabasına dönen Nikita”nın karısına ve yaşadığı kasabaya olan yabancılaşmasına, içinde biriktirdiği acı ve suçluluk duygusuyla baş etme sürecine odaklanıyordu. özellikle ilk dönem filmlerinde sansürle oldukça boğuşan Sokurov”un aynı döneminden çarpıcı bir diğer filmi ise The Second Circle oldu. Uzun süredir görmediği babasının ölüm haberiyle kasabasına dönen genç bir adamın, artık tanımakta bile zorlandığı babasının cesedini defnetme uğraşını anlatıyordu. Sokurov”un daha az bilinen bu ilk dönem filmlerinden sonra 1997 yapımı Mother and Son ile hatırı sayılır bir üne kavuştuğunu söyleyebiliriz. Aile üçlemesi olarak adlandırılabilecek bir projenin ilk ayağında genç bir adamın ölmek üzere olan annesiyle yaşadığı son güne odaklanan film, yönetmenin biçimci sinemasının başyapıtlarından kabul edilir. Mother and Son filminin ardından önemli tarihi kişiliklerin birer gününü filmlerine konu edinen Sokurov, yazının asıl konusu olan 2003 tarihli Father and Son filmiyle birlikte iki kişilik ailelerinin yaşamlarına bakmaya devam etmiştir. Karı-koca, ana-oğul, baba-oğul gibi iki kişilik ailelerini baba-oğul üzerinden tekrar irdeleyen bu filmde, genç bir çocuk olan Alexei ile babasının birbirlerine olan derin sevgilerini koruyarak kopmamaya çalışmalarını şiirsel bir üslupla anlatmıştır.
Film tedirgin edici sesler ve mücadele içindeki iki çıplak bedenin yakın çekim görüntüleriyle açılır. Tam olarak idrak edilemeyen bu mücadelenin nedeni kamera uzaklaştıkça ortaya çıkar: çocuk bir kabusun içerisindedir ve baba onu sakinleştirmeye çalışmaktadır. çocuk sakinleştikçe babasına daha çok sarılır ve yetişip kurtarmasaydı onu öldüreceklerini sayıklar. İki beden tek vücut olmaya çalışıyormuşçasına birbirine sokulur. çocuk uykuyla uyanıklık arasında bir yerde asılı kalmış gibidir. Ormanda olduğunu, bir yol ve ağaçlar gördüğünü söyler. Gülümseyen bir yüzle kameraya dönen baba, oğluna onun da orda olup olmadığını sorar. çocuk gördüğü rüyanın içinden kameraya dönerek yalnız olduğunu belirtir. Yağmur yağmaya başlamıştır. Baba da yolu gördüğünü söyler ve aniden rüyanın içinde belirir. Alexei coşkuyla yol boyunca koşuyordur. İkisi aynı rüyanın içerisindedirler. Baba yüzünde tedirgin bir ifadeyle oğluna daha çok sarılır. Baba ve oğulun film boyunca göreceğimiz sevgi ve şefkat dolu ilişkisi, birbirlerinden ayrı düşebilecek olmanın getirdiği tedirginlikle yaşamaları bu enfes açılış sahnesiyle betimlenir. Rüya-gerçek karışımı bir prologla açılması filmin bir tonunu belli ederken, karakterlerin korkularını açık etmesi ve hayatlarına girmeye çalışan insanlara olan davranışların altında yatanları sunma açısından film için kilit bir vazife görür.
Dertler su ile akıp gider, gecenin rüyalarla gittiği gibi. Rüyalarında geceyle gitmesi gibi…
Artık uyumaya korkan Alexei acılarını suya fısıldayarak unutmaya çalışır. Bir yandan annesini özlerken diğer yandan babasını kaybettiği kabusların esiri olmuştur. Her kabus birbirine benzemektedir. Uyanıkken biriktirdiği korkularını rüyalarında açık eder. Babasını yitireceği düşüncesiyle her an savaştığı için evlerinde kurmaya çalıştığı minik evreni oldukça hassastır. Kız arkadaşı babasıyla olan ilişkisini kıskanmaktadır. Alexei ise sevgisini ikisine birden veremez. Babasının dahil olduğu her şey,onun için önceliğe sahiptir. Onun rahatını bozacak her şey Alexei için engellenmesi gereken bir durumdur. İki kişilik yaşamını koruma derdindeyken kapılarına Fyodor isimli bir genç gelir. Babasının askerlik arkadaşı Kolya”nın oğlu olan Fyodor, ölümünden habersiz olduğu babasının izini sürmektedir. Fyodor gibi Alexei de Kolya”nın öldüğünü bilmemektedir. Karşısındaki bu ürkek genç adam başta Alexei için bir derttir, iç savaş yıllarını babasına hatırlatıp keyfini kaçıracağını düşündüğü için onu savuşturmaya çalışır. Her ne kadar başta kötü davransa da babasını arayan bir oğul kadar özdeşleşebileceği kimse olmadığını hissederek Fyodor”a destek olmaya başlar. Fyodor”un babasından yıllardır ayrı yaşadığını öğrenmesiyle Alexei de kaçmaya çalıştığı düşüncelerini irdelemek zorunda kalır. Babadan ayrı kalabilme ihtimali yadsınamaz şekilde önünde durmaktadır.
Bir babanın sevgisi cefalıdır, sevgi dolu bir oğul bu cefayı çekmeye hazırdır.
Film boyunca Alexei babasına ve diğerlerine azizlerin söylediği bu sözleri tekrarlayıp cefa çekmekte olduğunu her fırsatta dile getirir. Davranışlarının sebebini ancak azizlerden ödünç aldığı sözlerle ifade edebilir. Kız arkadaşına, Fyodor”a ya da babasına bunu her söylediğinde kendine destek arar gibidir. Baba sevgisi zaten yeterince cefalıdır, sevgisi yüzünden yargılanmamalıdır.
Her ne kadar Alexei her daim birlikte olmanın düşü içerisindeyse de baba için durum daha açıktır. Henüz 20 yaşındayken baba olan, oğluyla birlikte büyümüş diyebileceğimiz bu adam ayrılığın eninde sonunda yaşanacağının farkındadır. Şehir dışından aldığı iş tekliflerini kabul edip gidecek gücü kendinde bulamasa bile günü gelince oğlunun gitmesi gerektiğini iyi biliyordur.
Sokurov tüm duygusallığıyla anlattığı bu baba-oğul ilişkisini çağdaş Amerikan ressamlarından Andrew Wyeth”in tablolarından esinlenerek yarattığı atmosfer içerisinde sunmuş . özellikle evde geçen sahnelerde dramatik ışığı yoğun olarak kullanırken dış mekanlarda buna kendine has deforme olmuş görüntüleri de ekleyerek filmin görsel yanını oldukça farklı bir seviyeye taşımış. Bir yandan optik araçları kullanarak önemli bir görsellik yakalarken, kurguladığı ses bandıyla da birlikte dramatik anların işitsel yönden de güçlü kılındığı bir bütün oluşturmuş.
Yönetmen, hayatlarından bir kesit aldığı baba ve oğulun hikayesini sonlandırırken filmin başında olduğu gibi bir rüya sahnesine başvurur. Karakterlerin gelecekteki eylemlerine referans veren finalde, bu noktaya ulaşırken babasından ayrılma fikrinin yavaş yavaş oluştuğunu hissettiğimiz Alexei”nin yine babasıyla paylaştığı bir düş ile film sonlanır. Alexei”nin okulu bitirince şehirden ayrılacağına dair yaptıkları konuşmanın ardından baba ve oğul kendi yataklarına uzanıp rüyaya dalarlar. Rüyada bu kez Alexei yoktur, baba evlerinin çatısında bir başına dolanır. Alexei muhtemelen gitmiştir. Mevsim kışa dönmüş, kar yağmaktadır.