Almut (Florence Pugh) ve Tobias (Andrew Garfield) adlı bir çiftin ilişkisinin yaklaşık 10 yıllık bir süreçteki gelişimini konu alan romantik dram türündeki We Live in Time (2024), hayatın en anlamlı anlarının nasıl hatırlandığını keşfeder. Çiftin arasındaki bağ, Almut’un çocuk sahibi olmaya ilk başta gösterdiği direnç ve daha sonra yumurtalık kanseri ile mücadelesi gibi zorluklarla dolu fakat güçlü bir ilişkiye dönüşür. Yıllarca süren bu serüvende bir kız çocuğu büyütmenin ardından kanserin geri dönüşü Almut’u son birkaç ayını dolu dolu yaşamak adına agresif tedaviyi bırakmaya yöneltir. Zaman akıp giderken Almut, Tobias’a ve kızlarına sevgi ve cesaret dolu anılar bırakmak üzere yıllardır düşlediği yemek yarışmasına katılma hayalinin peşinden gider.
Aşk, bağlılık ve aile kavramlarının zaman, bellek ve hastalık bağlamında ne türden anlamlar kazandığını içtenlik ile sunan filmde doğrusal olmayan bir hikâye anlatımı dikkati çeker. Dünya prömiyerini Toronto Uluslararası Film Festivali’nde yapan We Live in Time, özellikle başrol oyuncularının uyum içindeki etkileyici performansları ile bizleri, zamanın kıymetine dair hayatın oldukça içinden dokunaklı bir seyre davet eder.